“Oruç, Sabır ve Dayanışma Ayı” İl Müftü Yardımcısı Atcı, Gazete Kampüs’e Konuştu

Kastamonu İl Müftü Yardımcısı Kazım Atcı, on bir ayın sultanı Ramazan’a dair Gazete Kampüs’ün sorularını cevapladı.

“Oruç, Sabır ve Dayanışma Ayı” İl Müftü Yardımcısı Atcı, Gazete Kampüs’e Konuştu
04.03.2025
190
A+
A-

Kastamonu İl Müftü Yardımcısı Kazım Atcı, Gazete Kampüs’ün sorularını yanıtladı. Müftülük olarak Ramazan ayı hazırlıklarını tamamladıklarını belirterek bu mübarek ayda çeşitli etkinliklerin yapılacağını aktardı.

Atcı, Ramazan’ın manevi atmosferinin en iyi şekilde yaşanabilmesi için teravih namazları, sohbet programları, Kur’an-ı Kerim tilavetleri, iftar programları ve çeşitli etkinliklerin düzenleneceğini ifade etti. Tüm Kastamonu halkının Ramazan ayını tebrik eden Atcı,  “Ramazan ayı, Kadir Gecesi’ni içinde barındıran mübarek bir aydır. Ümmetin ayı, on bir ayın sultanıdır. Bu duygu ve düşüncelerle, Ramazan ayı boyunca tüm ibadetlerin Yüce Rabbimiz tarafından kabul edilmesini başta Kastamonu halkı olmak üzere, ülkemize, milletimize, tüm İslam âlemine hayırlar getirmesini Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum” dedi.

Biz Sorduk Kastamonu İl Müftü Yardımcısı Atcı Cevapladı

İl Müftülüğü’nün görevlerinden bahseder misiniz?

Merkez teşkilatı olarak Diyanet İşleri Başkanlığı ve taşrada İl Müftülüğü’nün görevleri; toplumu İslam dini hakkında aydınlatmak, sahih dini bilgileri insanlara ulaştırmaktır. Aynı zamanda din hizmetlerini düzenleyen ve denetleyen ve ibadet yerlerini yöneten bir kurum olarak anlatmak mümkün. Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı olarak il ve ilçe müftüleri, gerekli görevlerini yerine getirirler. Dini müesseseleri yerine getirmek için çalışmalar gerçekleştirir. Aynı zamanda din görevlilerinin hizmetlerine düzenler ve buna bağlı olarak kontrol gerçekleştirir. Böylece İslamiyet’in ülkenin dört bir yanında sağlıklı bir şekilde insanlara ulaşmasına imkan tanır.

Kastamonu’yu, din hizmetlerinin uygulanabilirliği açısından nasıl değerlendiriyorsunuz? Camilerin durumlarını değerlendirir misiniz?

Öncellikle şunu söylemeliyim ki Kastamonu  dini yönden zengin bir şehir, camilerimizi buna örnek verebiliriz. Birbirine yakın o kadar camimiz var ki bakıldığında ecdadımız o kadar ehemmiyet vermiş ki elhamdülillah ben şu an şükür ediyorum. Binamızın yanında Vakıflar Bölge Müdürlüğümüz var, ecdadımızdan bizlere miras kalmış. Bu eserlere karşı çok güzel çalışmalar yapılmış, birçoğu restore edilmiş ve birçoğu ziyaret edilebiliyor. Tarihi dokular da günümüze kadar korunmuş. Camilerimiz hizmete açık durumda… Nasrullah Kadı Camii, Yılanlı Camii gibi sayamadığım daha birçok camii mevcut. En kısa zamanda Kastamonu Üniversitesi Kampüsü’nün içindeki camimizin de hizmete açılmasını planlıyoruz. Devlet büyüklerimizle de yazışmalar yapıyoruz bu konu hakkında ve camimizin kampüse de çok yakıştığını görüyoruz.

Şu anki bu topluma bakıldığında Peygamber Efendimizin hangi özelliğine ihtiyaç duyuyoruz?

Hazret-i Muhammed Mustafâ -sallâllâhu aleyhi ve sellem biliyorsunuz ki lakabı el emindir, güvenilir anlamını manasını taşır. Bugün toplumumuzda güven duygusuna çok  ihtiyacımız var. Şu an bakıyoruz televizyonda medyada fiyatlar ne olacak, halkın gündeminde hurma fiyatları, et fiyatları… İftar sofralarımızda olan nimetler Ramazan gelirken bir takım fırsatçılar bunu fırsat bilip fiyat artışı gösteriyor. Diyeceğim şu ki Hz. Peygamberimizin sevgi ile beslenen kişiliğiyle, güven esasına dayanan bir medeniyet inşa etme arzusunu gerçekleştirmede, etkileyici üslubunun yanı sıra insanlara değer vermesi, sade yaşamı mazlumların hamisi olması, cömertliği, özverili davranışları etkili olmuştur. Bu sayede kısa zamanda binlerce insanı çevresinde toplamayı başarmış, huzurun ve güvenin egemen olduğu bir medeniyet kurmuştur. Şu an toplumda maalesef fırsatçılık söz konusu bunun  için mesela Bolu’da yaşanan yangını örnek verirsek birden yangın tüpleri fiyat artışı gösterdi. Kısacası şunu diyebilirim ki peygamberimizin güvenine, merhametine ihtiyacımız var. Bu sene “Ramazan ve İyilik” teması üzerinde duruyoruz. İnsanlara iyiliği tavsiye etmeliyiz. Toplumda iyiliğin egemen olması için mücadele etmeli, dalga dalga iyiliği  yaymalıyız.

Bu yıl Ramazan-ı Şerif’e, Gazze ve İslam dünyasında birçok yerde yaşanan acı hadiselerin gölgesinde giriyoruz. Bu koşullar altında Ramazan’ın gelişi ve manevi anlamı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim’in insanlık âlemine inmeye başladığı, içerisinde bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesini barındıran “On bir ayın sultanı” Ramazan-ı Şerif’e bir kez daha hep birlikte kavuşmanın heyecanı ve mutluluğu içerisindeyiz. Ramazan; paylaşmak, paylaşarak çoğalmak demektir. Hiç şüphesiz Ramazan ayının manevî atmosferi, yapılan yardımları da bereketlendirmektedir. Bu mübarek ay, sadece oruç tutmak ve ibadet etmekle sınırlı değildir; aynı zamanda mazlumlara destek olma, yardım etme, dua etme ayıdır. Ramazan, ümmet bilincini hatırlatma ve zor zamanların birlik olma çağrısıdır. Bugün iftar sofralarımızda huzurla otururken mazlum coğrafyalardaki kardeşlerimizi unutmamak, onlara maddi ve manevi destek sağlamak, dualarımızda yer vermek en büyük sorumluluklarımızdandır. Onlar gibi hissetmek onlar gibi düşünmek gerekir. Manevi duyguların en üst düzeyde yaşandığı, kardeşlik ve sevgi bağlarının güçlendiği bu mübarek ayda; Ramazan’ın ruhuna ve maneviyatına uygun bir şekilde toplumun değişik kesimlerine dokunmalı. Bugün Filistinlilerin açlık, yokluk ve zulümle mücadele ederken, onlara destek sağlamalı, maddi ve manevi yardımlarla onların sesi olmalıyız. Filistin davasını unutmamalı, adalet ve özgürlük mücadelesinde onların yanında olmalıyız. Bizlerde Kastamonu olarak çeşitli kampanyalar yaparak oradaki kardeşlerimiz için elimizden geleni yapmaya hazırız.

Ramazan ayının maddi manevi yararları nelerdir?

Oruç tutmak, vücudu arındırarak toksinlerin atılmasına yardımcı oluyor. Yapılan araştırmalar, düzenli oruç tutmanın bağışıklık sistemini güçlendirdiğini ve sindirim sisteminin rahatlamasına olanak sağladığını gösteriyor bizlere. Uzun süre aç kalan bir kişi, açlıkla başa çıkma konusunda daha fazla dayanıklılık ve olgunluk kazanabiliyor. Ramazan ayı, bizleri iman, amel ve güzel ahlakla tezyin edilmiş bir yaşamın idrakine erdiren manevi bir eğitim zamanıdır. Bilmeliyiz ki Ramazan ayı, öncelikle Kur’an ile ilişkimizi muhasebe ederek yeniden en güçlü şekilde tahkim etmek için eşsiz bir fırsattır, manevi boyutu oldukça fazladır. İnsanlar aç ve susuz kalınca, suyu ve yiyecek ekmeği olmayan diğer insanların neler hissettiğini yaşayarak daha iyi anlıyor.

Eski Ramazanlar nasıldı? Çocukluğunuzdaki Ramazanlardan bahseder misiniz? Bir anınız varsa paylaşır mısınız?

Eski Ramazan diye bir şey yok aslında ramazan değişmiyor, insanlar değişiyor. Bizler değiştiğimiz için değiştiğimizi kabul etmeyerek bu gerçeğin üstünü kapatıyoruz. O yüzden bu ifadeyi kullanıyoruz eskiyen Ramazan değil dediğim gibi, değişen insanlar. Eskiyen bizim değerlerimiz, duygularımız diye düşünüyorum. Eski Ramazanlar da daha büyük bir özen, hoşgörü ve huzur ortamı bulunuyordu, sokaklarda kadın, erkek genç, yaşlı, çocuk oruç tutan tutmayan herkes büyük bir uyum içinde mutlu ve huzurlu bir Ramazan coşkusu yaşardı. Bugünlerde huzur ortamı zaman zaman bozulsa da herkes kendi içinde yaşıyor Ramazan ayını. Özlem duyulan Ramazan aylarını esasında yine biz özlem duyanlar değiştirdik, farkında değiliz. Komşuluk ve paylaşımın tavan yaptığı, sokaklarda uzun sofraların kurulduğu… Toplumun her kesiminin bulunduğu kalabalık iftar sofraları kurulur, toplar atılır, davullar çalınır, minarelerden ezan sesi yükselir, içimize huzur dolardı çocukluğumuzda. O ana kadar sakin olan şehre şenlik havası hakim olurdu. Kısacası Ramazan bütün toplumu  kuşatırdı.

Ramazan ayının en çok hangi vaktini seviyorsunuz? Neden?

Ramazan ayında en çok sabah ve akşam ezan saatlerini severim. Sabah ezanı, orucun başladığını ve günün ilk ışıklarıyla birlikte bambaşka bir atmosferin hâkim olduğunu hatırlatır bize. Geceden sabaha uzanan o sessizlik içinde, ezanın yankılanmasıyla birlikte bir teslimiyet duygusu doğar. Günlük hayatımızın alışkanlıkları değişmeye başlar; sabır, dayanışma ve manevi derinlik ön plana çıkar. Açlık ve susuzluk sadece bedensel bir sınav değil, ruhsal bir olgunlaşma sürecine dönüşür. Akşam ezanı ise gün boyunca gösterilen sabrın, iradenin ve içsel muhasebenin ödülü gibidir. Gün batarken yükselen ezan sesi, beklenen kavuşmanın ve rahmetin habercisidir. O an, sadece sofrada değil, yüreklerde de bir huzur ve şükür duygusu hâkim olur. Sevdiklerimizle aynı sofraya oturup orucu açarken, bir lokmanın, bir yudum suyun kıymetini her zamankinden daha fazla hissederiz. Açlığın ve susuzluğun ne anlama geldiğini idrak eder, paylaşmanın ve şükrün değerini daha derinden kavrarız. İşte bu yüzden Ramazan’da sabah ve akşam ezanlarının anlamı, sadece vakit bildiren sesler olmaktan öteye geçer; bizi sabırla terbiye eden ve sonunda huzura eriştiren birer hatırlatıcıya dönüşür.

Bizlere bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’nin faziletine dair bilgilerinizi aktarır mısınız?

Bu gece, ihya edildiği zaman bin aydan, bir ömürden daha hayırlı bir gece. Bu gece, Yüce Rabbimizin inayetiyle meleklerin, Cebrail (a.s.) yeryüzüne indiği bir gece. Bu gece, Kur’an-ı Kerim’in gönlümüze, dünyamıza, âleme doğduğu bir gece. Bu gece, Rahmet-i İlahi’ye tecelli etti. Bu gecede alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed Mustafa’ya (s.a.s) Peygamberlik vazifesi verildi. Bu geceye, Hak (c.c.), Kadir Gecesi dedi. Bu gece, Kur’an gecesi. Bu geceyi fırsat bilip en güzel şekilde değerlendirelim. Bu gece selâmet gecesi, kendimiz ailemiz ve tüm insanlık için güzellikler isteyelim. Bu gece, bir ömre bedel, ibadetlerle Rabbimize yönelme gecesidir. Dua ve ibadetlerimizle Rabbimize yalvaralım. Bu gün ve gecelerde mutluluğumuzu paylaşalım, tebrikleşelim, birbirimize dua edelim.  Bir kardeşimizin duası belki de Rabbimizin rızasını kazanmaya vesile olacaktır.

Röportaj / Fotoğraf: Tuğçe Karafakıoğlu-Mustafa Şahin

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.