Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Kastamonu Üniversitesi’nde Panel ile Anıldı (Birinci Oturum)

Kastamonu Üniversitesi’nde “Ölümünün 50. Yılında Yakup Kadri Karaosmanoğlu Paneli” düzenlendi.

Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Kastamonu Üniversitesi’nde Panel ile Anıldı (Birinci Oturum)
30.11.2024
91
A+
A-

Kastamonu Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ve Kültür Sanat Uygulama ve Araştırma Topluluğu tarafından ‘’ Ölümünün 50. Yılında Yakup Kadri Karaosmanoğlu Paneli” gerçekleştirildi. Hoca Ahmet Yesevi Kültür Merkezi Ötüken Salonu’nda düzenlenen panel, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başladı.

Birinci oturumda moderatörlüğünü, Prof. Dr. Nazım Hikmet Polat’ın üstlendiği panele Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Sandıkkaya, Doç. Dr. Özlem Nemutlu, Doç. Dr. Onur Hasdedeoğlu ve Arş. Gör. Çağla Akar konuşmacı olarak katıldı.

Panel, Kastamonu Üniversitesi Kültür Sanat Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Zeki Gürel’in Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun hayat hikayesi hakkında katılımcılara bilgi vermesi ile başladı. Yakup Kadri’nin 1889 tarihinde Kahire’de doğduğunu 13 Aralık 1974’te Ankara’da vefat ettiğinin altını çizen Doç. Dr. Gürel, düzenlenen panelin önemine dikkat çekerek, etkinliği bir “vefa borcu” olarak nitelendirdi. Yakup Kadri’nin döneminde yaşanan olayların doğru bir şekilde aktarılmasının gerekliliğini vurgulayan Doç. Dr. Gürel, bu tür etkinliklerin, yeni nesle rehberlik etmesi ve devam edecek bir yol haritası sunmayı hedeflediğini aktardı. Yakup Kadri’nin 60 yıllık hayatına sığdırdığı ödüllü romanlar, gazete yazıları, hikayeler ve Hasan Ali Yücel’e yazdığı mektuplardan söz eden Doç. Dr. Gürel, bu eserlerin okunmasının önemine işaret ederek katılımcıların konuşmacıların yapacağı sunumlardan faydalanması gerektiğini söyleyerek konuşmasını bitirdi.

Moderatör Prof. Dr. Nazım Hikmet Polat, Doç. Dr. Zeki Gürel’in söylediklerine katıldığını ifade ederek panel sonunda Yakup Kadri’yi çok iyi tanımış olarak salondan ayrılmalarını umduğunu söyleyerek panel konuşmacılarını tanıttı.

Kastamonu Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Sandıkkaya, Yakup Kadri’nin hikaye ve tiyatrolarını sosyal değişim üzerinden ele aldı. Sosyal değişimi anlamak için önce toplumdan bahsedeceğini aktaran Dr. Öğr. Üyesi Sandıkkaya, toplumun aynı toprak parçası üzerinde yaşayan insanların ortak duygu, düşünce ve inanış etrafında bir araya gelmesiyle oluşan ve onları bir arada tutan değerlere sıkı sıkıya bağlı olan insanların tümü olduğunu söyledi.

Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Sandıkkaya, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun hikâyelerinde ve romanlarında sosyal değişimin izleri olduğunu aktardı. Dr. Öğr. Üyesi Sandıkkaya, yazarın Hikayeler kitabındaki Masum Katiller hikayesinde toplumsal yapıyı ve değişimleri gördüğünü söyleyerek Yakup Kadri’nin, özellikle Balkan Savaşları ve Kurtuluş Savaşı gibi kritik olaylara bizzat tanık olduğunu, eserlerinde de genellikle aile, aile bozulmaları, kılık-kıyafet, azınlıklar gibi unsurları çokça işlediğine değindi.

Yakup Kadri’nin aile, aile ilişkileri, teknolojik değişimler, azınlıklardaki değişim konuları üzerine hikayeler yazdığını dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Sandıkkaya, Yakup Kadri’nin bu değişimleri yazarak hem kendi gününe, hem bugününe, hem de geleceğe ışık tutmuş bir yazar olduğunu söyleyerek konuşmasını bitirdi.

Moderatör Prof. Dr. Nazım Hikmet Polat, Kiralık Konak romandaki sosyal değişimlerini anlattı. Konu ve tema bakımından, hatta teknik bakımdan hepsini içine alan bir metin olduğunu aktaran Prof. Dr. Polat, bu eserin sosyal değişim konusu olarak en başarılı metin olduğunu vurguladı. Tarihin, Yakup Kadri’nin önüne toplumsal değişimi işlemeyi görev olarak koyduğunu dile getiren Prof. Dr. Polat, o göreve en layık olan kişin Yakup Kadri olduğunu da sözlerine ekledi.

Yakup Kadri’nin çevre dikkatinin olduğunu, farklı kültürleri idrak ederek kalemi eline aldığını söyleyen Prof. Dr. Polat, Yakup Kadri’nin ortaokul yıllarında Fransızca’yı ana dili gibi konuştuğunu belirterek batı edebiyatıyla irtibatının son derece ileri olduğuna değindi. Kiralık Konak’ta bir ailenin yıkılışının ele alındığını belirten Prof. Dr. Polat, Yakup Kadri’nin bu konakla hem bir aileyi hem de Osmanlıyı temsil ettirdiğini söyledi.

Prof. Dr. Polat, Yakup Kadri’nin romanında hem Naim Efendi gibileri hem de Seniha gibilerini eleştirdiğini belirtti. Naim Efendi gibi geride kalanlarının açıkça görüldüğünü ifade eden Prof. Dr. Polat, her insanın eksiklerinin olduğunu ve ilerleyen dünyada kendini yenilemesi ve ilerlemesi gerektiğini vurguladı. Seniha’nın ise dönemin yeni türeyen bir örneği olarak romanda yerleştiğini söyledi. Seniha’nın doyumsuz ve vurdumduymaz bir kişilik sergilediğini dile getiren Prof. Dr. Polat, ‘’Dedesi tarafından şımartılması, yardım edilmesi belki de onun hayata karşı bakış açısında etkili olmuştur. Ancak ne olursa olsun Seniha ve onun temsil ettiği zihniyet ortadan kalkmamıştır ve değişim geçirerek devam etmiştir.’’ dedi.

Prof. Dr. Polat, Yakup Kadri’nin ‘’Sanat şahsî ve muhteremdir! Yıllarca bu akidenin neşri için okumadığım kitap, başvurmadığım âlim kalmadı. Bu coşkunluğum, sanat perisi yolunda bu serdengeçtiliğim, ilk millî felâketimiz olan Balkan harbine kadar, bütün ateşiyle devam etti. Fakat ne vakit ki Çatalca önüne dayanan düşman toplarının sesini tâ yatağım içinden işitmeğe başladım, hisseder gibi oldum ki, hayatta benim yaptığım mücadeleden daha mühimleri vardır. Balkan Harbi’ni daha bir sürü millî felâketler takip etti. Ben gene ‘sanat şahsî ve muhteremdir’ diyordum. Fakat, onun yanı başında, hiç değilse onun kadar şahsî ve muhterem şeyler olabileceğini de düşünmeğe başlamıştım. Nihayet 1914, 1918 geldi. Garp imperialismasının kandan ve yağmadan gözü dönmüş kurt sürüleri, bütün vahşetiyle bizim zavallı ağıllarımızın üstüne de saldırdı ve ortada, ne edebî cemiyetlerden, ne mukaddes sanat davâlarından eser kaldı. O zaman, artık, bütün acı sarahatiyle anladım ki, istiklâli uğrunda o derecede ter döktüğüm sanat, evvelâ bir cemiyetin, bir milletin malıdır. Sonra da nihayet bir devrin ifadesidir. Bunlardan tecrit edilmiş bir sanatın ne manâsı, ne kıymeti vardır. Müstakil sanat, müstakil vatanda olabilir.’’ sözlerini hatırlatarak sosyal değişimin önemine vurgu yaptı.

 İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Araştırma Görevlisi Çağla Akar, Nur Baba romanını sosyal değişim açısından yorumladı. Nur Baba için ailesini terk ederek dergaha yerleşen Nigar üzerinden hem söz konusu ilişkilerin yarattığı ahlaki çöküntüye hem de bir ailenin nasıl parçalandığına dikkat çeken Arş. Gör. Çağla Akar, Nigar’ın kaybının sadece eşi ve çocukları olmadığına değindi. Yaşanılanlardan duyduğu üzüntüden ötürü annesini de kaybettiğini söyleyen Akar, bunun üzerine bir de Nur Baba nezdinde de bir zamanlar sahip olduğu ilgi ve alakayı kaybetmenin de ekleneceğine değindi.

Doç. Dr. Özlem Nemutlu, Yakup Kadri’nin Hüküm Gecesi romanını sosyal değişim konusu üzerinden ele alarak 1927 tarihli bir eser olduğunu, Yakup Kadri’nin bir zamanlar aynı safta yer aldığı İttihat ve Terakki Cemiyetine ve muhalefete eleştirilerini yönelttiği bir eseri olduğunu anlattı.

Hüküm Gecesi’nde Ahmet Kerim’i ele alan Doç. Dr. Özlem Nemutlu, dönemin şartlarının, sosyal ve siyasi hayatının da göz önünde tutulması gerektiğini, romanın İttihat Terakki ile Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nın siyasi çekişmesini ele alırken, suikaste kurban giden gazetecilere, dış borçlara, kişisel çıkarlara, siyasi hatalara, parlementer sistemin yozlaşmasına da güçlü göndermeler yaptığını belirtti. Doç. Dr. Özlem Nemutlu, Hüküm Gecesi’ni okumadan Yakup Kadri hakkında hüküm vermenin mümkün olmadığını dile getirdi.

Doç. Dr. Mehmet Onur Hasdedeoğlu, Sodom ve Gomore romanını ele alarak bir sunum gerçekleştirerek bu romanın Kiralık Konak romanının devamı niteliğinde olduğunu belirtti.

İncil’e göre Ürdün’ün iki şehri olan “Sodom” ve “Gomore” ahlaki bakımdan iyice çöktüğü ve çürüdüğü için Allah’ın gazabına uğradığını ve yerle bir olduğuna değinerek, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun yazdığı bu romanda, mütareke yıllarında İstanbul’daki bazı çevrelerin de ahlaki, milli ve manevi değerlerini kaybetmiş olduğunu söyleyen Doç. Dr. Hasdedeoğlu, bu yönüyle Yakup Kadri’nin İstanbul’u bu eserde  Sodom ve Gomore ile özdeşleştirdiğini dile getirdi. Mütareke yıllarında işgal altındaki İstanbul’un daha çok işbirlikçi kesimini yansıtan bu romanda, cömertçe açılan “salon”lardaki içki âlemleri, gönül ilişkileri ve hovardalıkların sergilendiğini vurgulayan Doç. Dr. Hasdedeoğlu, Necdet karakterinin görüp geçirdiği sayısız olayların etkisiyle zayıflıktan kurtularak, kendisini bağlayan bireysel şuuru milli şuur içinde eriterek hakiki bir milliyetperver olmayı başardığını ve bu yeni Necdet’in kozmopolit Sami Bey’leri tanımadığını, iyileşerek dönen ve kendisini avuçları içine almayı çalışan Leyla’nın da artık onun için hiçbir ifade etmediğini anlattı.

Kastamonu Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Serhat Yılmaz, tarafından katılımcılara katılım belgesi takdim edildi.

Toplu fotoğraf çekiminin ardından birinci oturum sona erdi.

Haber: Tuğçe Karafakıoğlu – Mustafa Şahin

Fotoğraf: Tuğçe Karafakıoğlu

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.