Kastamonu Üniversitesi’nde “Nasıl Akademisyen Olurum?” Konferansı

Kastamonu Üniversitesi’nde Uluslararası Ticaret ve Lojistik Topluluğu tarafından “Nasıl Akademisyen Olurum?” konferansı gerçekleştirildi.

Kastamonu Üniversitesi’nde “Nasıl Akademisyen Olurum?” Konferansı
19.04.2025
22
A+
A-

Kastamonu Üniversitesi Uluslararası Ticaret ve Lojistik Topluluğu tarafından düzenlenen “Nasıl Akademisyen Olurum?” konferansı, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi.

Konferansa, Kastamonu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim elemanları Doç. Dr. Asiye Tütüncü, Dr. Öğr. Üyesi Özgür Öztürk, Arş. Gör. Sultan Coşkun Kaya ve Arş. Gör. Harun Koçak konuşmacı olarak katıldı. Program, Arş. Gör. Harun Koçak’ın açılış konuşmasıyla başladı.

Akademisyenlik yolculuğundaki kişisel deneyimlerini aktaran Arş. Gör. Koçak, sürecin zorluklarını hem maddi hem de manevi açıdan değerlendirdi. Türkiye genelinde birçok üniversiteye başvurduğunu belirten Arş. Gör. Koçak, “Kastamonu Üniversitesi araştırma görevliliği için başvurup girdiğim 12. okuldu. Türkiye’yi karış karış gezdim. Bazı yerlerde hakkımla, bazı yerlerde ise hakkım yenerek elendim.” diyerek sürecin zorluklarını paylaştı. Araştırma görevliliği kadrolarındaki farklara değinen Arş. Gör. Koçak, “Yüksek lisans ve doktora eğitimi, araştırma görevliliğinden tamamen bağımsızmış gibi biliniyor ama bu doğru değil. Araştırma görevliliğinde iki çeşit kadro vardır; 50-D ve 33-A kadrosu. 50-D kadrosu, sizin eğitiminiz ile doğrudan bağlantılıdır ve yüksek lisans ya da doktora yapıyor olmanızı şart koşar. Buna bağlı olarak, herhangi bir sebepten yüksek lisanstan atıldığınız takdirde kadronuz da yanmış olur. 33-A kadrosunda böyle bir durum söz konusu değil. Kadronuz yanmadan, yeniden yüksek lisansınıza veya doktoranıza başlayabilirsiniz.” şeklinde detaylı bilgiler aktardı. Ayrıca ALES, YDS ve lisans not ortalamasının bu süreçteki önemine vurgu yaptı.

Program, akademisyenliği, öğretmenin ve öğrenmenin sonsuz yolculuğu olarak tanımlayan Arş. Gör. Sultan Coşkun Kaya’nın sunumuyla devam etti. Slayt desteğiyle akademik yolculuğundaki kritik noktaları paylaşan Arş. Gör. Coşkun Kaya, lisansüstü eğitim süreçlerinden edindiği deneyimlere yer verdi. “Mülakatlarda hocalar, alacakları anabilim dalına göre soru sorarlar. Ben bu ayrımı çok sonra fark ettim.” diyerek adaylara önemli tavsiyelerde bulundu. Akademik sınavların ve sözlü mülakatların süreçteki belirleyici rolünü ve bu sınavlar için yapılması gereken hazırlıkları vurguladı.

Doç. Dr. Asiye Tütüncü, doktora sürecine ilişkin kapsamlı bilgiler paylaştı. Doktoraya başvuru şartlarını ve iki farklı ilerleme yolunu açıklayan Doç. Dr. Tütüncü, üç aşamadan oluşan doktora sürecini şu şekilde özetledi: “Ders dönemi, yeterlilik süreci ve tez savunması.” Yeterlilik sınavının zorluğuna dikkat çeken Tütüncü, “Yeterlilik sınavından iki kere başarısız olursanız, doktora ile ilişkiniz kesilir.” diyerek sürecin ciddiyetine vurgu yaptı. Tez sürecinin de kritik bir eşik olduğunu belirterek, jüri değerlendirmelerinde başarısız olunması hâlinde doktoranın iptal edilebileceğini ifade etti.

Doç. Dr. Asiye Tütüncü, doktora sürecine ilişkin kapsamlı bilgiler paylaştı. “Doktoranızı iki şekilde yapabilirsiniz: İlk seçeneğiniz, yüksek lisansınızı tamamladıktan sonra, gerekli şartları sağladığınız takdirde – fakat bu üniversiteden üniversiteye değişkenlik gösterebilir – doktora başvurunuzu yapabilirsiniz. Diğer seçeneğiniz ise, 3,20 gibi bir ortalama ile lisans eğitiminizi tamamlarsanız, yüksek lisans yapmadan doktoraya başvurabilirsiniz.” Her iki seçenekte de doktora sürecinin üç aşamadan oluştuğunu ifade eden Doç. Dr. Tütüncü, temel hatlarıyla aşamaları anlattı: “Doktora ders döneminiz, yeterlilik döneminiz ve tezinizi savunduğunuz evrelerden oluşmaktadır. Ders dönemini tamamlamak için belirli bir AKTS’yi doldurmanız gerekiyor. Çoğu, İngilizce olan ve zorunlu derslerden oluşmaktadır. Bu aşamayı geçtikten sonra yeterlilik dönemi başlıyor. Yeterlilikte, üç anabilim dalından beş hocanız gelir ve size yazılı sınav yapar; yazılı sınavdan belirli bir not aldıktan sonra sözlü sınava tabi tutulursunuz. Yazılı sınavdan istenilen notu alamazsanız, sözlü sınava giremezsiniz. Yazılı sınavı geçip, sözlü sınavı geçemezseniz, yeterlilik sınavından başarısız olursunuz. Yeterlilik sınavından iki kere başarısız olursanız, doktora ile ilişkiniz kesilir.” Doktora sürecinin zorlu aşaması olan yeterlilik sınavını dile getiren Doç. Dr. Asiye Tütüncü, kendi sürecinde de en zorlandığı kısmın yeterlilik sınavı olduğunu belirtti.

Doç. Dr. Tütüncü son aşama olan doktora tezini de şöyle izah etti: “Tez yazma süreci başladığında, bir tez öneri formu yazılır ve danışmanlar tarafından kabul görürse enstitüye gönderilir. Artık akademik kariyeriniz boyunca sizinle kalacak o tezi yazmaya başlarsınız. Teziniz savunulabilir olarak kabul gördüğünde, beş kişiden oluşan jüriden başarı ile geçemezseniz, 6 ay gibi bir süre içinde toparlama yapmanız için size zaman verilir. Bu 6 ayın sonunda tekrar jüriden geçemezseniz, doktoranız, en başından bu yana geçirdiğiniz aşamalar dahil, iptal ediliyor ve doktoranız yanmış oluyor.”

Konferansın son konuşmacısı olan Dr. Öğr. Üyesi Özgür Öztürk, kendi akademisyen olma yolundaki deneyimlerini paylaştı. Lisansından farklı bir alanda yüksek lisansını yapan Dr. Öğr. Üyesi Öztürk, farklı bir alanda yüksek lisans yapmanın zorluklarının altını çizdi: “Farklı alanlarda uzmanlaşmanın elbette avantajları var; ama öncelikle dezavantajlarından bahsetmek istiyorum. Türkiye’deki akademide, bölümler içe kapanıktır; kendi alanlarında kapanma eğilimi vardır. Dolayısıyla, başka bir bölüme gittiğiniz zaman dışarıdan gelmiş muamelesi görürsünüz. Herhangi bir eksikliğiniz olduğu zaman, sanki o bölümden mezun herkes her şeyi biliyormuş gibi, bu eksikliği alan dışı olmanıza yorarlar; dolayısıyla ilk başlarda kendinizi göstermeniz gerekecek.”

Dr. Öğr. Üyesi Öztürk, bu düşüncenin haklı yönlerine değinerek “İçe kapanık olmaları aslında normaldir çünkü siz, oraya alan bilgisi ile ilgili olarak büyük bir eksiklikle gitmiş oluyorsunuz. Yöntem bilmek, hatta yazı yazmak bile, bölümler içinde büyük farklılıklar gösteriyor. Bu farkları kapatmak için ekstradan çalışmak zorundasınız.” dedi. Lisans ve yüksek lisansın farklı bölümlerde yapılmasının, akademisyen olma sürecinde gerçekleştirilen başvuruları da etkilediğini vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Özgür Öztürk, kendi sürecinden bahsederek konuşmasını sonlandırdı: “Üniversiteler, kadrolarını açarken, bir bölümde yüksek lisans yapmış olmayı ve aynı lisans bölümünden mezun olmayı şart koşuyor. Bu sebeple, sadece dört yılda üç üniversiteye başvuru yapabildim ve gerçekten çok yorucu bir süreçti. Tabii ki, farklı bölümlerde uzmanlaşmanın iyi yanları da var. Öyle ya da böyle, akademisyenlik entelektüel bir iş ve ne kadar çok konuda uzmanlığınız olursa, o kadar fayda sağlayacaktır.”

Konuşmaların sonuna gelindiğinde, katılımcıların soruları cevaplandı ve konuşmacılara belge takdim edilmesinin ardından konferans sona erdi.

Haber/Fotoğraf: Hazal Karadağ

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.