“Ben de Sizin Gibi Bir Öğrenciydim” Programında Prof. Dr. Mehmet Serhat Yılmaz’dan Gençlere İlham Veren Söyleşi

Kastamonu Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi’nin ortak projesi olan Akademik Kariyer Yolculuğumda “Ben De Sizin Gibi Bir Öğrenciydim” projesinin ikinci oturumuna Kastamonu Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Serhat Yılmaz konuk oldu.

<strong>“Ben de Sizin Gibi Bir Öğrenciydim” Programında Prof. Dr. Mehmet Serhat Yılmaz’dan Gençlere İlham Veren Söyleşi</strong>
08.05.2025
58
A+
A-

Kastamonu Üniversitesi’nde Akademik Kariyer Yolculuğumda “Ben De Sizin Gibi Bir Öğrenciydim” programı düzenlendi. Bilgehan Bilgili Merkez Kütüphanesi Sezai Karakoç Konferans Salonu’nda düzenlenen program saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başladı.

Kastamonu Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi’nin ortak projesinin üçüncü konuğu olan İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Serhat Yılmaz, Dr. Öğr. Üyesi Dilber Usul’ un sorularını yanıtladı.

Prof. Dr. Mehmet Serhat Yılmaz, konuşmasına öğrencilik ve çocukluk yıllarına değinerek başladı. Program kapsamında hocaların öğrencilerle buluşarak kariyer yolculuklarını paylaşmalarının kıymetli bir deneyim sunduğunu belirten Prof. Dr. Yılmaz, bu anlamlı etkinliği düzenleyen Dr. Öğr. Üyesi Dilber Usul’a, katkı sunan akademik ve idari personellere teşekkürlerini iletti.

Kariyer sürecini üç temel aşamada değerlendirdiğini ifade eden Prof. Dr. Mehmet Serhat Yılmaz, ilk aşamanın bireyin kontrolü dışında gelişen koşulları içerdiğini vurguladı. Aile yapısı, içinde bulunulan çevre ve çocukluk döneminde karşılaşılan sosyoekonomik şartların bu aşamada belirleyici olduğuna dikkat çekti. Bu unsurların, bireyin eğitim ve meslek hayatına doğrudan etki ettiğini belirtti.

İkinci aşamayı ise bireyin kısmen etkileyebildiği dönem olarak tanımladı. Bu süreçte iyi bir öğretmen ya da rehberin yönlendirmesi, ailenin desteği ve bireyin kendini tanıyarak plan yapabilme becerisinin öne çıktığını belirten Prof. Dr. Yılmaz, bu dönemin, bireyin bilinçli adımlar atmaya başladığı ve kariyerine yön verme potansiyelinin arttığı bir evre olduğunu söyledi. Prof. Dr. Mehmet Serhat Yılmaz, kariyerin ikinci aşamasından sonra üçüncü ve en belirleyici aşamanın bireyin tamamen kendi çabasıyla şekillenen dönem olduğunu ifade etti. Üniversiteye gelen bir öğrencinin artık büyük ölçüde kariyer yolculuğunu planlamış olması gerektiğini belirten Prof. Dr. Yılmaz, lise yıllarında rehber öğretmenlerin bu sürece yön vermede kritik bir rol üstlendiğini vurguladı. Bu üçüncü aşamada bireyin kendi iradesi, çabası ve hedeflerine ulaşmak için kurduğu doğru ilişkiler ve yaptığı kişisel yatırımlar ön plana çıktığının altını çizdi. Prof. Dr. Yılmaz, bu dönemin sadece akademik değil, mesleki yaşamda da sürdüğünü ve kariyer yolculuğunun aslında uzun soluklu, sürekli gelişim gerektiren bir süreç olduğunu söyledi.

Öğrencilere, hem üniversite hem de sonrasındaki meslek hayatlarında kendilerini sürekli geliştirmeleri gerektiği mesajını veren Prof. Dr. Yılmaz, kariyerin bir defaya mahsus değil, hayat boyu süren bir yolculuk olduğunun altını çizdi.

Konuşmasında kendi yaşam öyküsüne de değinen Prof. Dr. Mehmet Serhat Yılmaz, 1966 yılında Konya’nın Çumra ilçesine bağlı Arıkören köyünde dünyaya geldiğini belirtti. Günümüzde mahalle statüsüne kavuşan Arıkören’in, Konya ile Karaman arasında yer aldığını ve Konya şehir merkezine yaklaşık 70 kilometre uzaklıkta bulunduğunu ifade etti. Babası hakkında da bilgi veren Prof. Dr. Yılmaz, babasının Türkiye’nin ilk teknik liselerinden biri olan Konya Teknik Lisesi mezunu olduğunu ve 1950’li yıllarda aldığı eğitimin dönemi açısından önemli bir nitelik taşıdığını ifade etti. Elektrik teknisyeni olarak bir dönem Konya Belediyesi’nde çalışan babasının, daha sonra Çumra’da elektrikçilik ve esnaflık yaptığını, ardından da köye dönerek çiftçilikle uğraştığını dile getirdi.

Kendisinin de köy yaşamıyla iç içe büyüdüğünü belirten Prof. Dr. Yılmaz, hem ailesinin çiftçilik geleneğini sürdürdüğünü hem de kendi emeğiyle okuyup yazan, eğitimini azimle devam ettiren biri olarak yetiştiğini söyledi. Öğrencilere, kökenin ya da şartların bir engel değil, aksine birer değer ve motivasyon kaynağı olabileceğini hatırlattı. Prof. Dr. Mehmet Serhat Yılmaz, konuşmasında ilk ve ortaöğretim yıllarına dair anılarını da öğrencilerle paylaştı. Doğduğu dönemde yaklaşık 17 ila 20 bin nüfusa sahip olan Çumra ilçesinde, eğitim hayatına ilçenin en köklü okullarından biri olan Atatürk İlkokulu’nda başladığını belirtti. 1927 yılında kurulan bu okulda beş yıllık ilkokul eğitimini tamamladıktan sonra, yine ilçede yer alan Çumra Cumhuriyet Lisesi’nde eğitimine devam ettiğini söyledi.

Bu yılların Türkiye açısından da toplumsal hareketliliğin yüksek olduğu, 12 Eylül öncesine denk gelen bir dönem olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Yılmaz, eğitim sürecini o günlerin siyasi atmosferi içinde tamamladığını belirtti. Bu ortamın genç yaşlarda kendisini hem sosyolojik hem de bireysel anlamda etkilediğini ifade etti. Prof. Dr. Mehmet Serhat Yılmaz, konuşmasında lise dönemine ilişkin anılarını da öğrencilerle paylaştı. O yıllarda gözde okullar arasında yer almaya başlayan endüstri meslek liselerinin, sınavla öğrenci kabul eden nitelikli kurumlar olduğunu belirten Prof. Dr. Yılmaz, bu okulların aynı zamanda Türkiye’deki teknik eğitime yön verme açısından önemli bir misyon üstlendiğini ifade etti.

Kariyer yolculuğunun teknik eğitime eğilimli şekilde şekillendiğini dile getiren Prof. Dr. Yılmaz, endüstri meslek lisesi sınavlarına girerek metal işleri bölümünü kazandığını söyledi. Sınavların oldukça rekabetçi geçtiğini vurgulayan Prof. Dr. Yılmaz, yaklaşık 100 kişinin başvurduğu sınavlardan 30-40 öğrencinin seçildiğini belirtti.

Eğitim hayatına başladığı bu okulda, öğrencilerin akademik düzeyinin de oldukça yüksek olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Yılmaz, üç yıl boyunca metal işleri bölümünde aldığı eğitimin, hayatının birçok alanına değerli katkılar sağladığını ifade etti. Kaynak teknolojisi, sıcak ve soğuk kaynak işlemleri, demir işçiliği çalışmaları gibi pek çok teknik alanda edindiği bilgi ve becerilerin, hem özel hem de aile yaşamında pratik faydalar sunduğunu belirtti.

Prof. Dr. Yılmaz, endüstri meslek lisesinin o dönemde yeni kurulduğunu, bu nedenle sınıflarda yaklaşık 40 kişilik bir öğrenci grubunun eğitim gördüğünü belirterek, bu ortamın hem öğretim hem de uygulama açısından güçlü bir altyapı sunduğunu sözlerine ekledi. Prof. Dr. Mehmet Serhat Yılmaz, öğrencilik yıllarının yalnızca akademik değil, sosyal gelişim açısından da kendisine önemli katkılar sunduğunu belirtti. Endüstri meslek lisesindeki eğitim döneminde yaklaşık 40 kişilik bir sınıf içinde, spor takımlarından bando ekibine, şiir dinletilerinden okul etkinliklerine kadar pek çok faaliyette aktif olarak yer aldıklarını ifade etti. Bu çeşitliliğin ve katılımın, öğrencilere erken yaşta güçlü bir sosyalleşme ortamı sunduğunu vurguladı. Eğitimde sıkça tartışılan “iyi okul mu, iyi öğretmen mi?” sorusuna da değinen Prof. Dr. Yılmaz, özellikle ilkokul döneminde iyi bir öğretmenin, öğrencinin geleceğini şekillendiren en önemli yapı taşı olduğunun altını çizdi. Bir sınıftaki tüm öğrencilerin yönünü belirleyenin çoğu zaman öğretmen olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Yılmaz, aileden sonra bireyin yaşamındaki en önemli modelin öğretmenler olduğuna inandığını söyledi.

Kendi hayatında da bu etkiyi net biçimde hissettiğini ifade eden Prof. Dr. Yılmaz, hem akademik merakının hem de planlı çalışma alışkanlığının öğretmenlerinin yönlendirmeleriyle oluştuğunu aktardı. Bugün hâlâ ortaokul ve lise öğretmenleriyle bayramlarda görüştüğünü, hal hatır sorduğunu belirten Prof. Dr. Yılmaz, bu bağın ne kadar kalıcı ve kıymetli olduğuna da dikkat çekti.

Üniversite tercihlerinden de bahseden Prof. Dr. Yılmaz, o dönemdeki eğitim sisteminin, gençlere pek çok farklı alanda kariyer seçme imkânı sunduğunu belirtti. Teknik liseye ilgi duysa da sonunda Tarih bölümünü tercih ettiğini bu bölüme başladığını kaydetti.

Ailesinin de eğitim yolculuğunda önemli bir rol oynadığını söyleyen Prof. Dr. Yılmaz, özellikle babasının eğitimli bir insan olarak ona sürekli rehberlik ettiğini belirtti. Prof. Dr. Yılmaz, 70’li yılların sonlarına kadar köylerdeki geleneksel bakış açısının, özellikle kız öğrencilerin yükseköğrenime gönderilmesini engellediğini ancak babasının desteğiyle ailesinde her bireyin yükseköğrenim görmesinin mümkün olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Yılmaz, dört kardeş olduklarını ve büyük ablasının Selçuk Üniversitesi Felsefe Bölümü’nü, ortanca ablasının ise İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdiğini sözlerine ekledi.

Prof. Dr. Yılmaz, bu ailevi destek ve eğitimle şekillenen yolculuğunun, kariyerinin her aşamasında kendisine rehberlik ettiğini belirterek, öğrencilerine de bu desteğin önemini vurguladı. Aile ortamının, özellikle eğitimdeki başarı ve kariyer yolculuğunda ne denli etkili olduğunu öğrencilere hatırlattı.

Prof. Dr. Mehmet Serhat Yılmaz, askerlik anılarını öğrencilerle paylaştı. Üniversite yıllarından sonra, eğitim hayatına devam etmeden önce askerliğini yapmak istediğini belirten Prof. Dr. Yılmaz, yedek subay olarak İstanbul’a, Tuzla Piyade Okulu’na çağrıldığını söyledi. Askerlik süresinin o dönemde 16 ay olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Yılmaz, 4 ay süren eğitimini İstanbul’da tamamladıktan sonra, bir yıl boyunca Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde, Değirmenlik mevkiinde piyade yedek subayı olarak görev yaptığını söyledi.

Askerlik yaptığı süre boyunca, bulunduğu bölgenin sosyo-kültürel yapısını yakından gözlemleme fırsatı bulduğunu belirten Prof. Dr. Yılmaz, bu deneyimin ona toplumu daha iyi anlama konusunda değerli bir perspektif kazandırdığını ifade etti. Askerlik hizmetinin ardından, eğitimine devam etmek için Milli Eğitim Bakanlığı’na başvurduğunu anlatan Prof. Dr. Yılmaz, o dönemde Ankara’da, bakanlığın kapısında ilanların duyurulduğu dönemlere atıfta bulunarak, bu sürecin kendisine büyük bir deneyim kazandırdığını söyledi.

Prof. Dr. Mehmet Serhat Yılmaz, askerlik sonrası meslek hayatına 1992 yılında Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde başladığını söyledi. İlk görev yeri olarak Batman ili Hasankeyf ilçesine atandığını belirten Prof. Dr. Yılmaz, görevlendirme sürecinde Batman merkezde bulunan Fatih İlköğretim Okulu’nda “depo öğretmen” statüsünde görev yaptığını ifade etti.

Bu dönemde sınıf öğretmeni olarak atandığını dile getiren Prof. Dr. Yılmaz, mesleğe olan saygıyı ve disiplini daha ilk görev yılında benimsediğini vurguladı. Derslere girerek öğrencilerle birebir ilgilenme fırsatı bulduğunu, bu sürecin mesleki kimliğini pekiştirmesinde önemli bir basamak olduğunu belirtti. Sınıf öğretmenliği alanında görev yaparken, mevzuatı detaylı şekilde öğrenmek zorunda kaldığını da aktaran Prof. Dr. Yılmaz, öğretmenliğe adım attığı bu dönemin kendisine değerli deneyimler kazandırdığını sözlerine ekledi.

Prof. Dr. Mehmet Serhat Yılmaz, öğretmenlik kariyerindeki yön değişikliğini öğrencilerle paylaştı. Göreve başladıktan bir süre sonra, ilde yeni açılan bir liseye çeşitli okullardan 1., 2. ve 3. sınıf öğrencilerinin nakledildiğini belirten Prof. Dr. Yılmaz, bu okulda müdür vekili olarak görevlendirildiğini ifade etti. Bu görevle birlikte kendi branşı olan tarih derslerine girmeye başladığını aktaran Prof. Dr. Yılmaz, 1993–1994 yıllarından itibaren bu alanda fiilen ders verdiğini söyledi.

1997 yılında Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü’nde tamamladığını “Kastamonu Basınında Köroğlu Gazetesi (1908–1918)” başlıklı yüksek lisans teziyle bilim uzmanlığı unvanı aldığını belirten Prof. Dr. Yılmaz, 2004 yılında yine aynı Enstitüde “İlköğretim Türkiye Cumhuriyeti İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük Programı İçeriğinin Değerlendirilmesi- Alan Araştırması” başlıklı doktora teziyle doktor unvanını aldığını ifade etti.

1995–1996 yıllarında Milli Eğitim Bakanlığı’nın yayınladığı bir genelge ile, liselerde kendi branşında ders veren öğretmenlere alan değişikliği hakkı tanındığını belirten Prof. Dr. Yılmaz, yapılan kurul kararları ve yazışmalar neticesinde resmen tarih öğretmenliğine geçtiğini dile getirdi.

Kariyerine sınıf öğretmeni olarak başlamış olmasına rağmen, zaman içinde branş değişikliği ile uzmanlık alanına yönelme fırsatı bulduğunu ifade eden Prof. Dr. Yılmaz, “Kariyer yolculuğu yalnızca nerede olduğumuzla değil, nereden başladığımız ve onu nasıl yönlendirdiğimizle anlam kazanıyor” sözleriyle bu sürecin önemine dikkat çekti.

Prof. Dr. Mehmet Serhat Yılmaz, dört yıl süren görev süresinin ardından tayinini Ankara’nın Beypazarı ilçesine bağlı Uruş’a çıktığını belirtti. Burada yaklaşık bir yıl görev yapan Prof. Dr. Yılmaz, bu süreçte evlendiğini de belirtti.

Mesleki gelişime ve akademik hedeflere büyük önem verdiğini vurgulayan Prof. Dr. Yılmaz, özellikle yaz aylarını boş geçirmediğini ifade etti. Akademik kariyer planı doğrultusunda araştırma görevliliği ve lisansüstü eğitim sınavlarına düzenli olarak katıldığını belirtti. O dönemde Afyon ve Niğde gibi illerde açılan sınavlara gittiğini dile getiren Prof. Dr. Yılmaz, yaz aylarını sürekli bu tür fırsatları değerlendirmekle geçirdiğini söyledi.

Aynı zamanda Milli Eğitim Bakanlığı’nda görevine devam ederken, bir yandan da akademik okumalar yapmayı sürdürdüğünü aktaran Prof. Dr. Yılmaz, o dönemin zorluklarına da dikkat çekti. Lisansüstü kontenjanların oldukça sınırlı olduğunu, doktora programlarının ise çoğu ilde bulunmadığını vurguladı. Bu kısıtlı imkanlara rağmen akademik hedeflerinden vazgeçmediğini belirten Prof. Dr. Yılmaz, kararlılığı sayesinde kariyer basamaklarını adım adım tırmandığını ifade etti.

Prof. Dr. Mehmet Serhat Yılmaz, akademik kariyerinde önemli bir dönüm noktası olan yüksek lisans sürecini öğrencilerle paylaştı. Gazi Üniversitesi Eski Çağ Tarihi Anabilim Dalı ile Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü’nü aynı anda kazandığını belirten Prof. Dr. Yılmaz, hayatında ilk kez zorlayıcı bir tercih yapmak durumunda kaldığını ifade etti. Alan olarak Cumhuriyet tarihi mi, yoksa eski çağ tarihi mi olacağına karar vermesi gereken bu süreçte tercihini Hacettepe Üniversitesi’nden yana kullandığını söyledi.

Yüksek lisans eğitimine Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü’nde başlayan Prof. Dr. Yılmaz, derslerinin haftada üç buçuk gün sürdüğünü, kalan zamanlarda ise lisansüstü çalışmalarına devam ettiğini belirtti. O dönem Ankara’nın Beypazarı ilçesine bağlı Uruş beldesinde öğretmenlik görevini sürdüren Prof. Dr. Yılmaz, Ankara’ya ulaşımın zorluklarına da değindi. Hem mesafe hem de ulaşım imkânlarının sınırlılığı nedeniyle akademik sürecin ciddi fedakârlıklar gerektirdiğini vurguladı.

“Biz öğretmeniz, sabah Ankara’ya gidip akşam dönüyoruz. Oysa köylü sabah gider, akşam döner. Bizimkisi tam tersiydi,” diyen Prof. Dr. Yılmaz, düzenli bir gelirin olmaması, kıt imkânlara rağmen akademik hedefine bağlı kalmasının önemli bir azim örneği olduğunu dile getirdi.

2001-2002 yıllarında Bakanlıklararası Ortak Kültür Komisyonu kararıyla Mısır’da Kahire Üniversitesi ve Ain Shams Üniversitelerinde okutman olarak görevlendirildiğini hatırlatan Prof. Dr. Yılmaz, 2005 yılında ise Gazi Üniversitesi Kastamonu Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümüne yardımcı doçent olarak atandığını söyledi.

2016 yılında ise profesör unvanını alan Prof. Dr. Yılmaz, çalışmalarını Türkiye Cumhuriyeti Tarihi üzerine yoğunlaştırdığını aktardı. Özellikle Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş süreci, milli bayramlar ve yerel tarih üzerine yaptığı araştırmalarla akademik camiaya katkı sunduğunu belirtti.

Prof. Dr. Mehmet Serhat Yılmaz, “Umudu Kaybetmeyin: Eğitim kimliğinizin bir parçasıdır”

Prof. Dr. Yılmaz, gençlere umut ve kişisel gelişim hakkında önemli mesajlar verdi, mesleki yönelimlerin kişisel kimliği gölgelememesi gerektiğine dikkat çekti.

Konuşmasında, “Tarih bölümü mezunuyum ama polis oldum” şeklindeki ifadelere sıkça rastladığını söyleyen Prof. Dr. Yılmaz, bu yaklaşımın ardında bir ümitsizlik barındırdığını ifade etti. Alınan eğitimin yalnızca bir meslekle sınırlı olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Yılmaz, hangi meslekten olursa olsun bireyin, kimliğini, birikimini ve değerlerini taşıdığını belirtti.

Ev hanımı olan bir kişinin dahi tarih bilgisini yaşamına yansıtabileceğini söyleyen Prof. Dr. Yılmaz, gençlerin “mezun olduk ama ne olacağız” sorusuyla sıkça karşılaştığını söyledi. Bu tür kaygıların doğal olduğunu kabul eden Prof. Dr. Yılmaz, esas olanın kişinin kendisini tanıması ve sosyal kişilik gelişimini öncelemesi gerektiğini vurguladı.

Kendi yaşam öyküsünden örnekler de paylaşan Prof. Dr. Yılmaz, 90’lı yıllarda iş bulamadığı bir dönemde, Gazi Üniversitesi’nin açtığı bir bilgisayar kursuna katılarak kendini geliştirdiğini anlattı. Kara ekranlı bilgisayarlarda yazılım eğitimi aldığı günleri hatırlatan Prof. Dr. Yılmaz, bireylerin her koşulda öğrenmeye açık olmaları gerektiğini dile getirdi.

Son olarak, “Ben tarih öğretmeni olacağım diye kendimi şartlamadım” diyen Prof. Dr. Yılmaz, farklı bir alanda görev yapma fırsatı çıktığında bunu değerlendirdiğini ve şu an bulunduğu noktaya böyle geldiğini söyledi. Gençlere “yanlış arzulara kapılmayın” uyarısında bulunan Prof. Dr. Yılmaz, hayatın her evresinde öğrenmenin ve kişisel gelişimin sürdüğünü belirtti.

Prof. Dr. Yılmaz, günümüzde tek bir alanda uzmanlaşmanın yeterli olmadığını ve bireylerin farklı alanlarda kendilerini geliştirmeleri gerektiğini vurguladı. Yapay zeka gibi hızla gelişen teknolojilerin gündemde olduğu bu dönemde, akademik dünyanın da bu değişime ayak uydurması gerektiğine dikkat çekti.

“Bugün tek bir alanda uzmanlık, meseleyi çözmüyor. Birkaç farklı alanda kendinizi geliştirmeniz gerekiyor” diyen Prof. Dr. Yılmaz, bu çok yönlülüğün çağın gerekliliklerinden biri olduğunu belirtti. Çağımızın rüzgarını ve iklimini iyi anlamanın önemini vurgulayan Prof. Dr. Yılmaz, çağın geleceğini okumak gerektiğini ifade etti.

Prof. Dr. Yılmaz, Mustafa Kemal Atatürk’ün de bu vizyonla hareket ettiğine dikkat çekti. “Atatürk’ü anlatırken, ‘Çağın en iyi okuyan adamı’ diyoruz. O, çağını iyi okuduğu için doğru kararlar aldı ve sağlam bir yol çizdi. İşte bu yüzden, çağ okumak ve gelişen dünyayı doğru analiz etmek çok önemli” diyerek sözlerini sonlandırdı.

Programın sonunda Prof. Dr. Mehmet Serhat Yılmaz’a plaketi ablası Dr. Nazlı Rana Gürel tarafından takdim edildi.

Yapılan çekiliş ve fotoğraf çekimiyle program sona erdi.

Haber/ Fotoğraf: Tuğçe Karafakıoğlu

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.