Tarihin Kalbi Kastamonu’da

Arkeoloji müzeleri, arkeolojik kazılarla ortaya çıkarılan tarihi yapıtların korunduğu ve sergilendiği, dönemin kültürünü ve olgularını gelecek nesillere aktaran platformlar olarak görülüyor. Kastamonu Arkeoloji Müzesi, bünyesinde bulundurduğu eser çeşitliliği bakımından Türkiye’de önde gelen müzeler arasında yer alıyor.

Tamamen kesme taştan inşa edilen binanın çizim planı Ankara’daki II. Meclis binasının da mimarı olan Milli Mimari Akımı’nın kurucusu Kemaleddin Bey tarafından yapıldı. Kastamonu merkezde yer alan Arkeoloji Müzesi 1952 yılında Kastamonu Müze Müdürlüğü tarafından hizmete açıldı. Kastamonu ve çevresinde bulunan arkeolojik kazılar sonucu elde edilen bulguların sergilendiği Arkeoloji Müzesi üç ana bölümden oluşuyor.

Birinci bölümde; taş eserlerin bulunduğu heykeller, mezar stelleri ve lahitler bulunuyor. İkinci bölüm; Mustafa Kemal Atatürk ve Şapka İnkılâbı bölümü. Mustafa Kemal Atatürk Kastamonu’yu ziyareti sırasında şimdiki müze binasında Kıyafet ve Şapka İnkılâbını konu alan Kastamonu Nutku’nu verdi. O sıralarda kullandığı eşya ve kıyafetler bu bölümde sergileniyor.  Üçüncü bölümde ise Kastamonu ve çevresinde kurtarma çalışmalarıyla elde edilen taş, metal, pişmiş toprak, cam eserleri tarih öncesinden Bizans dönemine değin ele geçirilmiş buluntular yer alıyor.

M.Ö 1000 tarihinde bu bölgeye yani günümüzde Kastamonu, Sinop, Bartın, Çankırı ve Karabük illerinin yer aldığı Batı Karadeniz Bölgesi’ne Paflagonya deniliyordu. Çağımıza ulaşan yazılı kaynaklara göre Paflagonların tarih öncesi kalıntıları 4 bin yıl öncesine dayanıyor. Birçok kültüre ev sahipliği yapan Kastamonu’da prehistorik dönemden, neolitik, kalkolitik, tunç çağları, demir çağı dönemlerine ait yerleşim izlerine rastlanıldığı belirtiliyor ve kültürel olarak da Frig, Hitit, Roma, Bizans dönemi yerleşim izleri bulunuyor.

Batı Karadeniz’de tarihin kalbi Kastamonu Arkeoloji Müzesi’nde atıyor. Zira geçmişin sırları arkeoloji müzelerinde gizli.

Haber-Fotoğraf: Necla Tutuş