Doç. Dr. Mertoğlu: “Her şeyin üstesinden gelecek güce, iradeye ve kararlılığa sahibiz.”

Kastamonu Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Doç. Dr. Selver Mertoğlu, medya, kadın ve etik ile ilgili sorularımızı yanıtladı.

Doç. Dr. Mertoğlu: “Her şeyin üstesinden gelecek güce, iradeye ve kararlılığa sahibiz.”
07.03.2025
221
A+
A-

8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle Kastamonu Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Doç. Dr. Selver Mertoğlu ile kadın, medya ve etik konuları hakkında röportaj gerçekleştirdik.

Doç. Dr. Selver Mertoğlu, ”Kadın olarak farklı rollerle kuşatıldığımız bu dünyada her şeyin üstesinden gelecek güce, iradeye ve kararlılığa sahibiz. Tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutlarken bizler için daha güzel, başarılarla dolu, eşitliğin hâkim olduğu yarınlarımızın olmasını diliyorum” dedi.

Doç. Dr. Selver Mertoğlu, Gazete Kampüs’ün Sorularını Yanıtladı

Kadın gazetecilerin medya sektöründe karşılaştığı en büyük sorunlar nelerdir?

Gazeteci olmak en büyük hayalimdi. Lisans eğitimimi Gazetecilik Bölümü’nde almaya başladığımda, bu mesleğin sadece haber yazmaktan ibaret olmadığını, toplumu bilgilendirmek, farkındalık yaratmak ve gerçekleri ortaya koymak gibi büyük bir sorumluluk taşıdığını fark ettim. Ayrıca kadın gazetecilerin sektörde birçok sorunla karşılaştığını gözlemledim. Özellikle gazetecilik mesleğini icra eden kadınlarımız, cinsiyet temelli ayrımcılıkla karşı karşıya kalabiliyor. Sürekli olarak zikredilen cam tavan sendromu, kadınların kariyeri önündeki bariyerler olarak toplumsal cinsiyet rolleri ve önyargılardan beslenmektedir. Ayrıca maaş eşitsizliği de kadın gazetecilerin karşılaştığı en büyük sorunlardan biridir. Erkek meslektaşlarıyla aynı işi yapmalarına rağmen, birçok kadın gazeteci daha düşük maaş almakta veya terfi süreçlerinde gecikmeler yaşaya bilmektedir.

Medyada kadın cinayetleri ve şiddet haberlerinin sunumu konusunda etik ihlaller sizce ne sıklıkta yapılıyor? Bu haberler nasıl verilirse daha etik olur?

Medya, kadın cinayetleri ile ilgili haberleri sunarken kadına yönelik gerçekleşen şiddetin meşrulaşmasına zemin hazırlayabilme gücüne sahip. Şiddetten ölen kadınlar için oluşturulan dijital anıtta Türkiye’de 2024 yılında 445 kadın, 2025 yılında ise 2 ay içerisinde 68 kadın şiddetten dolayı vefat etmiştir. Yaşanan kadın cinayetlerini haberleştirerek bizlere sunan medya, haberin magazinleştirilerek eğlence unsuruna dönüşmesine neden olabiliyor. Toplum olarak yaşanan cinayetleri kanıksadık, tepkisizleştirildik. Haberde kullanılan sıfatlar örneğin, “Aşk cinayeti”, “Kıskançlık krizi”, “Sevgilisinin kurbanı oldu” gibi ifadeler, suçun sorumluluğunu mağdura yükleyen bir dil yaratıyor. Bunun yerine eğer haber yapılacaksa daha bilinçli ve toplumsal farkındalığı artırıcı bir dil kullanılmalıdır. Haberde kullanılan ifadeler, failin sorumluluğunu örtmemeli, şiddeti romantize etmemeli ve cinayeti olağanlaştırmamalıdır.

Televizyonda kadınlar genellikle hangi rollerle temsil ediliyor? Bu temsiller toplumdaki kadın algısını nasıl etkiliyor?

Toplumsal cinsiyet rollerinin pekiştirilmesinde televizyon dizilerinin de oldukça fazla etkisi bulunuyor. Yalnızca diziler değil, gündüz kuşağında yer alan programlarda da bunu görmek mümkün. Televizyon dizilerinde kadınlar genellikle ya mağdur ya da anne olarak konumlandırılırken toplumun normlarına uymayan, bağımsız ve cinselliği ile ön plana çıkan kadın karakterler aldatıcı ve çıkarcı olarak gösteriliyor. Tabii ki güçlü ve bağımsız kadın karakterlerle de dizilerde azınlıkta da olsa karşılaşıyoruz. Ancak bu kadınlar çoğu zaman yalnız olarak ya da güçlü ve bağımsız olmak için bir bedel ödemek zorunda bırakılan figürler olarak sunuluyor.  Bu tür temsiller ise kadınlara yönelik geleneksel toplumsal cinsiyet rollerinin devam etmesine neden olabiliyor.

Medya sektöründe kadınlara yönelik mobbing ve taciz gibi sorunlar ne kadar yaygın? Bu sorunlarla nasıl mücadele edilebilir?

2024 yılında 100 kadın gazeteci ile yapılan bir anketin verilerine göre ankete katılan kadın gazetecilerin yarısı sözlü ve fiziki tacize uğradıklarını belirtmiş. Kadın gazetecilere yönelik mobbing ve taciz yaygın bir sorun olarak görülüyor.  Bu durumla mücadele etmek için medya kuruluşlarının taciz karşıtı politikalar oluşturması, şikâyet mekanizmaları geliştirmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu şikâyet mekanizmalarının anonim olarak oluşturulması, taciz olaylarının üstünün örtülmemesini de sağlayabilir. Ayrıca, kadın gazetecilerin birlikte dayanışma ağları oluşturmaları da bu konuda etkili olabilir.

Medyada kadın ve çocuklarla ilgili en sık yapılan etik hatalar nelerdir?

Medyada kadın ve çocuklarla ilgili en sık yapılan etik hatalar, çocukların ve şiddete uğramış kadınların kimlik bilgilerinin ve fotoğraflarının sansürsüz olarak kullanılması, kadın cinayetlerinin romantize edilmesi, edilgen ve zayıf olarak sunulmaları en temel etik hatalardır. Nefret söylemini üretmeden, ötekileştirmeden doğru, gerçek, tarafsız, özel hayata saygı duyan, kamu yararını gözeten, ayrımcılığı teşvik etmeyen ve manipülatif olmayan bir habercilik anlayışının güdülmesi gerekiyor. Etik ilkelere bağlı olan medya kuruluşları cinsiyet eşitliği perspektifini de göz önünde bulunduracaktır.

Kadın ve çocuk haklarına duyarlı bir medya anlayışı nasıl oluşturulabilir?

 Kadın ve çocuk haklarına duyarlı bir medya anlayışı oluşturmak için gazetecilere yönelik eğitimler düzenlenebilir. Ayrıca caydırıcı yaptırımlarla birlikte etik denetim mekanizmalarının da güçlendirilmesi gerekiyor. Kadın ve çocuğun yer aldığı haberlerde mağdur yerine failin daha fazla ön plana çıkarılması, kadınların ve çocukların medya içeriklerinde yalnızca mağdur olarak değil, aktif özne olarak da aktarılması en azından toplumda farkındalığın oluşmasına da katkı sağlayacağını düşünüyorum.

Medyada kadın cinayetleri, çocuk istismarı ve aile içi şiddet haberlerinde mağdurun kimlik bilgileri ve görsellerinin paylaşılması hangi etik sorunlar yaratıyor?

Bu tür haberlerde mağdurun kimlik bilgilerinin paylaşılması özel hayatın gizliliğini ihlal ediyor. Ayrıca bu durum travma yaşanmasına da yol açabiliyor. Kadın veya çocuk vefat etmiş olsa dahi aileleri bu durumdan olumsuz etkilenebilir. Ayrıca kimlik bilgileri ve görsellerinin paylaşılması mağdurun ikinci kez mağdur edilmesine neden oluyor. Bununla birlikte mağdurun hayatı hakkında gereksiz detaylar verilmesi suçun magazinleştirilmesine sebep oluyor. Bu nedenle kadın ve çocukların haklarını gözeten etik bir habercilik anlayışının benimsenmesi gerektiğini savunurken medyanın kadınları ve çocukları koruyan ve toplumsal dönüşümü teşvik eden bir çerçevede hareket etmesi gerektiğini yineliyorum.

Röportaj-Fotoğraf : Tuğçe Karafakıoğlu / Mustafa Şahin

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.