Psikoloji Topluluğu’ndan Kadınlar Günü Semineri
Kastamonu Üniversitesi Psikoloji Topluluğu tarafından Kadınlar Günü Semineri düzenlendi.
Kastamonu Üniversitesi Bilgehan Bilgili Merkez Kütüphanesi’nde Kastamonu Üniversitesi Psikoloji Topluluğu tarafından ‘’Kadınlar Günü Semineri” gerçekleştirildi.
Sezai Karakoç Konferans Salonu’nda düzenlenen seminere Kastamonu Barosu mensubu Av. Seda Çetin, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sibel Kibar Kavuş konuşmacı olarak katıldı.
Kastamonu Barosu Av. Seda Çetin konuşmasında, “8 Mart Kadınlar Günü üç ana başlık altında toplanıyor. Bunlardan birincisini emek, ikincisini dayanışma, üçüncüsünü ise mücadele olarak tanımlıyorum.” dedi.
Kadınların mücadelesinin tarihsel kökenlerine ve günlük yaşamdaki görünmez emeğe dikkat çeken Av. Seda Çetin, Birleşmiş Milletler tarafından 8 Mart’ın resmi olarak Kadınlar Günü ilan edilmesinin ardındaki nedenleri de açıkladı. 40 bin dokuma işçisinin daha iyi çalışma koşulları talebiyle başlayan mücadele sonucunda 129 kadın işçinin yaşamını yitirmesiyle şekillenen olayın, kadınların mücadelesinin bir kıvılcımı olarak değerlendirildiğini belirtti. Tarım ve küçük aile işletmelerinde kadınların ücretsiz emeğinin erkeklerin yaptığı işlere göre değersizleştirildiğini söyleyen Av. Çetin, özel günlerde kadınlara alınan hediyelerin genellikle ev işlerine odaklandığını ve bu algının ataerkil toplumun bir ürünü olduğunu vurguladı. Ayrıca, dinleyicilerle meslek gruplarında kadınların konumunu gösteren bir oyun oynayarak, toplumdaki cinsiyet eşitsizliğine ve ayrımcılığa dikkat çekti.
‘’EŞİT İŞE EŞİT ÜCRET’’
Av. Seda Çetin, ILO’nun (Uluslararası Çalışma Örgütü) 2018-2019 Küresel Ücret Raporu verilerine göre, kadınların erkeklere kıyasla ortalama yüzde 20 daha az kazandığını belirtti. Av. Çetin’in verilere dayalı açıklamasıyla kadınların istihdamda karşılaştığı ücret eşitsizliğine değindi. Aynı mesai saatlerini yapmalarına rağmen kadınların erkeklere göre daha düşük ücretlerle çalıştığını vurguladı. Bu durumun, cinsiyet temelli ücret eşitsizliği sorununa dikkat çektiğini ifade eden Av. Çetin, kadınların iş gücüne katılımında ve istihdamında yaşadığı engellerin önemini vurguladı.
‘’KADIN KADININ KURDU DEĞİL YURDUDUR’’
Av. Çetin, iş dünyasında kadınların karşılaştığı zorluklar arasında sayılan Kraliçe Arı Sendromu’ndan bahsetti. Kadınların birbirleriyle rekabet ettiği ve destek yerine birbirlerine karşı çıktığı bu durumun iş hayatında kadınlar arasındaki dayanışmanın zayıflamasına ve bireysel başarının ön plana çıkmasına neden olabileceğinden söz eden Av. Çetin, konuyla ilgili olarak, “Aynı sorunları, aynı hayatları ve aynı korkuları paylaşırken, kendi kendimizin kurdu olmak yerine yurdu olmalıyız.’’ dedi.
“ASLA YALNIZ YÜRÜMEYECEKSİN, BU DÜNYAYI DEĞİŞTİRECEĞİZ”
Erkek şiddeti nedeniyle ölen kadınların sayısının üzücü bir şekilde arttığını belirten Av. Çetin, 2022’de 398 kadının 2023’te 403 kadının ve 2024’ün ikinci ayının sonunda ise 70 kadının bu şekilde hayatını kaybettiğini açıkladı. Av. Çetin, bu kayıpların sadece istatistik değil, gerçek insan hayatları olduğunu ve kadın mücadelesinin önemli bir parçasını kapsadığını hatırlatarak dayanışmanın önemini vurguladı ve “Asla yalnız yürümeyeceksin ve bu dünyayı değiştireceğiz” diye sözlerine devam etti.
“NEDEN KADIN FİLOZOF YOK?”
Kastamonu Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sibel Kibar Kavuş, “Neden Kadın Filozof Yok?” başlıklı gerçekleştirdiği sunumunda kadınların tarih boyunca yaşadığı mücadele ve görmezden gelinen katkılarını ele aldı.
Doç. Dr. Kibar Kavuş, kadınların yaşadığı mücadeleye dikkat çekerek, şiddetin birçok şekli arasında kadınların yaşadığı ev içi emeğin yok sayılmasını ve toplumsal cinsiyet rollerine sıkıştırılmasını vurguladı. Ayrıca, kadınların tarih boyunca filozof ve bilim insanı olarak insanlığa olan katkılarının genellikle unutulduğunu belirtti. Bu düşünürlerden biri olan Hypatia’yı örnek olarak gösteren Doç. Dr. Kibar Kavuş, Hypatia gibi kadınların katkılarının genellikle görmezden gelindiğini ve Hypatia gibi isimlerin tarihten silindiğini vurguladı. Doç. Dr. Kibar Çavuş, ‘’Kadınların düşüncelerinin ve başarılarının tarih boyunca kaydedilmemesi, isminin silinmesi, unutulması da bir şiddettir’’ dedi.
Doç. Dr. Kibar Kavuş, 2007 yılında kaleme aldığı bir makalede bilgi üretimi ve kabulünde cinsiyet temelli adaletsizlikleri ifade eden “epistemik adaletsizlik’’ kavramından bahseden filozof Miranda Fricker’ın yaşayan kadın filozoflar arasında önemli bir figür olarak öne çıktığını aktardı.
Doç. Dr. Kibar Kavuş iki temel türde epistemik adaletsizlikten bahsetti. Bu kavramların tanıklık özgü adaletsizlik ve hermeneutik adaletsizlik olduğunu söyledi. Tanıklık özgü adaletsizliğin dinleyicilerin önyargıları nedeniyle bir kişinin söylediklerine daha şüpheci yaklaşması durumunu ifade ettiğini söyleyen Doç. Dr. Kibar Kavuş, hermeneutik adaletsizliğin ise kültürel normlar ve önyargılar nedeniyle bazı kişilerin kendilerini ifade etme ve anlaşılma konusunda dezavantajlı olma durumuna işaret ettiğini belirtti.
Doç. Dr. Kibar Kavuş, ‘’Toplumsal cinsiyet stereotipleri, kadınların düşüncelerinin ciddiye alınmamasına, bilgi üretim süreçlerine katılımlarının kısıtlanmasına ve dolayısıyla epistemik adaletsizliklere yol açabilir.’’ şeklinde konuştu.
Fricker’ın çalışmalarının bilgi üretiminde ve kabulünde toplumsal cinsiyet eşitsizliğini göz önünde bulundurmanın önemini vurgulayan Doç. Dr. Kibar Kavuş, ‘’Bu eşitsizliklerin farkına varmak ve bunlarla mücadele etmek, daha adil bir bilgi üretimi ve dağıtımı için kritik bir adımdır.’’ diyerek konuşmasını bitirdi.
Haber/Fotoğraf: Tuğçe KARAFAKIOĞLU