‘’Türk Edebiyatında Kadın Yazarların Serüveni’’

Kastamonu Üniversitesi’nde “Türk Edebiyatında Kadın Yazarların Serüveni” konulu konferans düzenlendi.

‘’Türk Edebiyatında Kadın Yazarların Serüveni’’
21.05.2024
258
A+
A-

Kastamonu Üniversitesi Bilgehan Bilgili Merkez Kütüphanesi’nde, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü ile Edebiyat ve Toplum Öğrenci Topluluğu tarafından ‘’Türk Edebiyatında Kadın Yazarların Serüveni’’ konferansı gerçekleştirildi. Cemil Meriç Konferans Salonu’nda düzenlenen panel, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başladı. Konferansa akademisyenler ve birçok öğrenci katıldı.

Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölüm Başkanı Prof. Dr. Orhan Söylemez, programın açılış konuşmasını yaptı. Prof. Dr. Söylemez, konuşmacı konuk Prof. Dr. Hülya Eraydın Argunşah ile ortak noktalarının olduğunu belirtti. Her ikisinin de Prof. Dr. İnci Erginün’den doktora tez konularını ve yüksek lisans tezlerini aldığını söyledi. Konuşmasının ardından Prof. Dr. Hülya Eraydın Argunşah’ı sahneye davet etti.

‘’Kadınların edebi yaratıcılıklarının doğallıkla ilişkilendirilmesi bir kazanım değil, aksine bir değersizleştirme kabulüdür”

Prof. Dr. Hülya Eraydın Argunşah, bir süredir kadın yazarlar ve feminizm üzerine çalıştığını belirtti. Prof. Dr. Argunşah, edebiyat tarihinde kadınların yerinin en çok ilgisini çeken konu olduğunu söyledi. Edebiyat tarihinde kadın yazarların neredeyse hiç yer almamasının ve onlara yeterince değer verilmemesinin kendisini üzdüğünü ifade etti.

Prof. Dr. Hülya Eraydın Argunşah, edebiyatın kadınlar için iç dökme, kendini anlatma, bilinçlenme ve sanat yaratma aracı olduğunu belirtti. Edebiyatın kadınlar için ilham kaynağı ve çatışma öznesi olarak iki role sahip olduğunu söyleyen Prof. Dr. Argunşah, “Kadınların edebi yaratıcılıklarının doğallıkla ilişkilendirilmesi bir kazanım değil, aksine bir değersizleştirme kabulüdür” dedi.

Prof. Dr. Hülya Eraydın Argunşah, kadınların edebiyat tarihinde görünmez olmasının, genellikle sanatın nesnesi olmalarına bağlandığını ifade etti. “Sanatın ilham kaynağı kadın ve aşktır, bu nedenle kadından sanatçı ya da şair olmaz düşüncesi hakimdir” dedi. Kadının biyolojik ve kültürel devamlılığı sağlama rolü nedeniyle sıkı bir koruma altında olduğunu, ancak bunun kadının kendini gerçekleştirmesinin önüne engeller koyduğunu belirtti. Prof. Dr. Hülya Eraydın Argunşah, ağıt, ninni ve masalların çoğunlukla kadınlara ait olduğunu vurguladı.

‘’Halk edebiyatçılarından okuduğum makalelerinde ilgi çekiçi bir teori var. Mahlası belli olmayan, adı belli olmayan şairler var. Bu şairlerin büyük bir kısmının kadın şairlere ait olduğu düşünülüyor’’

Prof. Dr. Hülya Eraydın Argunşah, Divan Edebiyatı’ndaki kadın şairleri tanıttı. 15. yüzyılda Zeyneb ve Mihri, 16. yüzyılda Ayşe Hubba, 17. yüzyılda Afife Kadın, 18. yüzyılda Fıtnat Zübeyde ve 19. yüzyılda Safvet, Leyla Hanım, Şeref Hanım ve Fıtnat Hanım’ı örnek gösterdi. 19. yüzyılda modernleşme döneminde kadınların şairlikten yazarlığa geçiş yaptığını belirten Prof Dr. Argunşah, bu sürecin kadınların biyolojik ve kültürel babalarının himayesi altında geçtiğini söyledi. Kurumsal eğitim, kadınlara yönelik yayınlar ve okuyan kadınların bu süreci hızlandırdığını belirtti. Taklit sürecinde kadınların gazete yazıları, roman ve hikaye denemeleri yaparak kadınlık sorunlarına uyandığını ifade etti.

Prof. Dr. Argunşah kendini bulma sürecinde ise meşrutiyet, savaşlar ve erken cumhuriyet yıllarında kadınların sosyal ve siyasal sorunlara açıldığını, hak arayışlarına başladığını ve ulusun annesi olma rolünü üstlendiklerini anlattı. Prof. Dr. Argunşah, halk edebiyatında mahlas ve adı belli olmayan şairlerin büyük bir kısmının kadın şairler olabileceğine dair ilgi çekici bir teoriden de bahsetti.

Prof. Dr. Argunşah, kadın yazarların imza kullanımıyla ilgili sorunlarına değindi. Kadınların bazen erkek imzası arkasına sığındığını, imzasız veya yarı belirgin imzalar kullandığını belirtti. Kendi imzasıyla yazan kadınların yazmaya teşvik edildiğini söyledi.

Prof. Dr. Hülya Eraydın Argunşah, kadınlara yönelik ilk süreli yayınların Terakki-i Muhadderat (1869), Hanımlar, Şüküfezar ve Parça Bohçası olduğunu vurguladı. Modern edebiyatın ilk kadın yazarlarını Zafer Hanım, Fatma Aliye Hanım, Emine Semiye Hanım, Güzide Sabri, Halide Edip, Müfide Ferit, Nezihe Muhittin, Şair Nigar Hanım ve Makbule Leman olarak sıraladı. Kadınların edebiyatta kabul görmesi ve sosyal alanda daha etkin olmalarının, kendi gözlem ve deneyim alanlarını oluşturmaları ve kendi dillerini kurarak kendilerini anlatan eserler yazmalarıyla mümkün olduğunu ifade etti.

Konferansın sonunda Prof. Dr. Hülya Eraydın Argunşah’a  İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü Prof. Dr. Dekan Mehmet Serhat Yılmaz belge takdim etti.

Haber-Fotoğraf: Tuğçe Karafakıoğlu

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.