İletişim Fakültesi’nde Dîvânu Lügâti’t-Türk Paneli
Kastamonu Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde “UNESCO Anma Programı Kapsamında Dîvânu Lügâti’t-Türk’ün 950. Yıl Dönümü” paneli düzenlendi.
Kastamonu Üniversitesi Kültür Sanat Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen “UNESCO Anma Programı Kapsamında Dîvânu Lügâti’t-Türk’ün 950. Yıl Dönümü” paneli İletişim Fakültesi’nde gerçekleştirildi.
İlk Türkçe sözlük olarak kabul edilen Dîvânu Lügâti’t-Türk’ün yazılışının 950. yılı dolayısıyla düzenlenen panele Kastamonu Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Muharrem Çetin, Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Ersoy Soydan, akademisyenler ve çok sayıda öğrenci katıldı.
Moderatörlüğünü, Doç. Dr. Zeki Gürel’in üstlendiği programda Doç. Dr. Gürel, “Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün Bulunuşu ve Dîvânu Lügati’t Türk’te Türk Kavramı”, Öğr. Gör. Dr. Muhammed Karasu ‘’Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün Sözlükçülük Tarihindeki Yeri ve Önemi’’, Öğr. Gör. Dr. Mustafa Said Arslan ‘’Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün Yabancılara Türkçe Öğretimi Açısından Önemi’’, Öğr. Gör. Semra Altıkulaç ‘’Dîvânu Lugâti’t-Türk’te Halk Kültürünün İzleri’’ sunumlarıyla konuşmacı olarak yer aldı.
Kastamonu Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Muharrem Çetin, açılış konuşmasını yaptı. Prof. Dr. Çetin, Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim Ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) 2024 yılını, büyük Türk dilbilimcisi Kaşgarlı Mahmud’un şaheseri ve Türk dilinin ilk sözlüğü Dîvânu Lugâti’t-Türk Yılı olarak ilan ettiğini belirtti. Prof. Dr. Çetin, 11. yüzyılda Kaşgarlı Mahmud tarafından yazılan Dîvânu Lügat’it-Türk’ün sadece Türk dili ve kültürüne ışık tutan bir sözlük değil, aynı zamanda yabancılara Türkçe öğretmek amacıyla yazılan ilk eser olduğunu vurguladı. Türk dilinin ilk sözlüğü olan bu eserin Türk dili, Türk tarihi, Türk mitolojisi, Türk coğrafyası, Türk kültürü ve Türk töresi hakkında değerli bilgileri sunan bir eser olduğunun altını çizen Prof. Dr. Çetin, ‘’Bu panelin verimli ve başarı geçmesini, Türklerin kültürünün ve kimliğinin gelecek nesillere aktarılması konusunda bir katkı sağlamasının temenni ediyor hepinize saygılarımı sunuyorum.” ifadelerine yer vererek konuşmacıları sahneye davet etti ve konuşmasını bitirdi.
Panel konuşmalarının ilki Doç. Dr. Zeki Gürel tarafından gerçekleştirildi. Doç. Dr. Gürel, Kaşgarlı Mahmud’un eserlerinin 11. yüzyıl Türk kültür tarihinin bütün yönlerini aydınlatan bilgiler verdiğini söyledi. İçinde bulunduğu tarihi ve coğrafi şartlardan hareketle Türk dilinin mutlaka öğrenilmesi gerektiğini ifade eden Doç. Dr. Gürel, Kaşgarlı’nın bir Türk dili milliyetçisi olarak karşımıza çıktığını, onu 10. ve 11. yüzyıllarda Türk dünyasında özellikle Türkistan’da kullanılan Türkçe’nin ağız, şive ve lehçeler hakkında bilgi vermesini, eseri ilim dünyası ve Türk kültür tarihi açısından önemli kıldığından bahsetti. Kaşgarlı’nın Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün sonuna koyduğu haritayla coğrafyayı ve Türk boylarının yaşadıkları bölgeleri de tanıttığına değinen Doç. Dr. Gürel, ’’Bu bakımdan Kaşgarlı’nın 900 yıllık Türk coğrafyası ve yer adları üzerine ilk çalışmaları yaptığını söylemek de hata olmayacaktır.’’ ifadelerini kullandı.
Ziya Gökalp’in kitabı görmek için yanıp tutuştuğunu söyleyen Doç. Dr. Gürel, Gökalp’in bir gün Kilisli Rifat’a gelip “Rifat ben sevda bilmezdim. Fakat bu kitaba tutuldum. Görmek için ne yaptımsa olmadı. Bu kitabı hem almalı, hem neşretmeliyiz. Bu hazinenin anahtarı senin elindedir. Gel, bana yardım et, şu kitabı kurtaralım, bastıralım. Bütün Türklere armağanımız olsun. Haydi bana çaresini söyle.” diyaloglarını anlattı.
Mehmet Akif Ersoy’un bu eserin tercümesiyle görevlendirildiğini anlatarak bu görevlendirilmenin tesadüf olmadığına değinen Doç. Dr. Gürel, konferans sırasında Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün hem dil bilimi hem de kültürel miras açısından taşıdığı değeri vurguladı. Ayrıca eserin bulunuş hikâyesi ve yıllar içerisinde yapılan çalışmalar hakkında izleyicilere kapsamlı bilgiler sundu.
Öğr. Gör. Dr. Muhammed Karasu, Türk sözlükçülüğü hakkında katılımcıları bilgilendirdi. Türk sözlükçülüğünde derlem oluşturma çabasının Dîvânu Lugâti’t-Türk’le başladığını, Kaşgarlı Mahmud’un Türk boylarından derlediği dil verilerinin, Türk dilinin ilk derlemi olduğunu dile getirdi. Dr. Karasu, dilin en yakın biçimde insanlar arasında iletişimi sağlayan bir araç olduğunu, dil tanımlarının incelendiğinde ortak noktalarının temelinde iletişimin olduğunun altını çizdi. Dr. Karasu, ‘’Türk sözlükçülüğü Çin, Eski Yunan, Latin ve Arap sözlükçülüğü gibi dil araştırmaları yorum ve açıklama yapmak gereksinimini gidermek yerine yabancı dil öğretimi yapmak için başlamış ve uzun bir süre bu amaçla ilerlemiştir.’’ şeklinde konuştu.
Türkçenin tarihsel dönemlerinde yazılmış sözlüklerin dilcilerce genel olarak dört bölümde ele alındığını bunların; Karahanlı Dönemi sözlükleri, Çağatay Dönemi sözlükleri, Kıpçak Dönemi sözlükleri ve Osmanlı Dönemi sözlükleri olduğundan söz eden Dr. Karasu, sözlüğün dilin söz varlığını içine aldığını, dilin yapısı ve işleyişiyle ilgili bilgi veren, toplumun veya topluluğun eğitim ve bilgi düzeyini ortaya koyan, öteki dil ve toplumlarla ilişkiyi gösteren önemli bir gereç olduğunu sözlerine ekledi.
Öğr. Gör. Dr. Mustafa Said Arslan, Kaşgarlı Mahmud’un Türkçeye bakışı ve Türkçe öğretim yöntemlerini anlattı. Dr. Arslan, Kaşgarlı’nın medreselerde yapıldığı gibi önce ve hemen her zaman sadece kural verme değil, ilkin çok sayıda örnekten hareket edip kurala ulaşma yolunu izlediğini ve günümüz yabancı dil öğretiminde ise benimsenen bir yöntem olduğuna değindi. Dil öğrenmede ise metinlerin önemini çok iyi gördüğünü, örneklerini günlük hayattan, atasözlerinden, şiirlerinden derlediğini söyledi. Dr. Arslan, Kaşgarlı’nın dil öğretirken Türk kültürünü de tanıtma amacı güttüğünü, bu konuya önem verdiğinin altını çizerek dil öğretiminde tekrarın önemini çok iyi kavradığından, önceden geçen bir kuralı gerektiğinde hatırlatmaktan çekinmediğini belirtti. Dr. Arslan, Dîvân-u Lugâti’t-Türk’te kelimelerin daha kolay öğrenilmesi için birçok kelimenin, mutlaka söz kalıpları ve bir metin içerisinde kullanıldığını belirtti. Kaşgarlı’nın kelimeleri kendi yaşam ortamlarında vermeye özellikle dikkat ettiğini söyleyen Dr. Arslan, sözcüklerin bir oluş içerisinde sunulduğunu, “Yabancı bir dildeki kelimenin kolaylıkla öğrenilmesinde bu önemli bir yaklaşımdır” diye ifade etti.
Öğr. Gör. Semra Altıkulaç, Dîvân u Lugâti’t-Türk’te yer alan deyimlerin yalnızca 11.yy Türk dilinin söz varlığını ortaya koymakla kalmadığını, Türk milletinin zekası ve dilinin sanatsal yönünü de ortaya koyduğunu söyledi. Türk Edebiyatı’nda şiir şeklinde ifade edilen en kapsamlı ilk ağıt örneği Divan u Lügati’t Türk’te yer alan, hecenin 7’li ölçüsü ile 2+2+3 veya 4+3 duraklanarak yazılmış olan Alp Er Tunga Sagusu kabul edildiğini katılımcılara anlattı. Altıkulaç, Dîvân u Lugâti’t-Türk’teki şiir parçalarının aruz ile mi hece vezni ile mi yazılmış olduğu hala bir tartışma konusu olmakla birlikte her iki vezinde de şiirlerin olduğunun muhakkak olduğuna değinerek şiirlerin genel temasının; savaş, kahramanlık, barış, felek, avcılık ve aşk olduğunu söyledi.
Kaşgarlı Mahmud’un atalara ilişkin geleneğin başarılı özetleri olan atasözlerine Dîvân u Lugâti’t-Türk’te çokça yer verdiğini vurgulayan Altıkulaç, eserde 304 atasözü bulunduğunu, tekrarlanan atasözlerinin çıkarılması ile bu sayının 266 olarak değerlendirildiğini belirtti.
Panel, Kastamonu Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin sosyal medya hesabındaki İLEF Sokakta’nın özel bölümünde yayınlanan “Dîvân-u Lugâti’t-Türk’ü Kampüsteki Arkadaşlarımıza Sorduk” içeriğinin gösterimi ile devam etti.
İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Muharrem Çetin tarafından panelistlere teşekkür belgeleri takdim edildi.
Program, toplu fotoğraf çekimi ve soru-cevap bölümü ile sona erdi.
Haber/ Fotoğraf: Tuğçe Karafakıoğlu