Diyabet Tedavisine Multidisipliner Yaklaşım Söyleşisi
Kastamonu Üniversitesi Bilgehan Bilgili Merkez Kütüphanesi’nde ‘’Diyabet Tedavisine Multidisipliner Yaklaşım Söyleşisi ‘’düzenlendi.
Kastamonu Üniversitesi Bilgehan Bilgili Merkez Kütüphanesi’nde Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü tarafından ‘’Diyabet Tedavisine Multidisipliner Yaklaşım’’ adlı bir söyleşi gerçekleştirildi. Sezai Karakoç Konferans Salonu’nda düzenlenen etkinlik, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başladı.
Programın açılış konuşmasını yapan Kastamonu Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Nesrin İçli, Dünya Diyabet Günü’nün önemine değindi.
Etkinlikte bulunan herkesin bir amacının ve hedefinin olduğundan bahseden Doç. Dr. İçli, öğrencilerin başarılı bir şekilde mezun olmak istediklerini kariyer basamakları tek tek çıkacaklarını söyledi. Doç. Dr. İçli, “Eğer sağlığınız yoksa hiçbir şeyin önemi yok” dedi. Toplumlarda büyük bir sağlık sorunu olduğunu söyleyen Doç. Dr. İçli, diyabet hastalığına aday kişilerin olduğuna değindi. Dünyada her 30 saniyede bir kişinin ayağı veya bacağının diyabet hastalığı nedeniyle kesildiğini dile getiren Doç. Dr. İçli, diyabet hastalığının önemli bir sağlık sorunu olduğunu vurguladı. Diyabet hastalığının hayat kalitesini düşürdüğünü söyleyen Doç. Dr. İçli, toplumu bilinçlendirmek ve farkındalık yaratmak amacıyla öğrencileri gelecek için çok iyi yetiştirmeleri gerektiğini vurgulayarak sözlerini bitirdi.
Söyleşide, Kastamonu Üniversitesi Beslenme Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Yaşar Nuri Şahin, “Diyabet Tanımı ve Biyokimyası”, Ecz. Hatice Melis Çoşgun, “Diyabet Tedavisinde İnsülin Kullanımı”, Dr. Öğr. Üyesi Filiz Özel Çakır, “Diyabet Tedavisinde Hemşirelik Bakımı”, Uz. Dyt. Esra Efe, “Diyabet Tedavisinde Beslenme”, Fzt. Aybüke Özmen, “Diyabet Tedavisinde Egzersizin Yeri”, Öğr. Gör. Mücahit Muslu, “Diyabetli Hasta Eğitiminde Yeni Yaklaşımlar” başlıklı konuşmalar gerçekleştirdi.
Kastamonu Üniversitesi Beslenme Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Yaşar Nuri Şahin konuşmasına Alexander Pope’nin “İçeceksen, ya kana kana iç ya da tadına bile bakma hiç” sözleriyle başladı. Prof. Dr. Şahin, yüzde 11,1 ile diyabet görülme oranının en yüksek olduğu Avrupa ülkesinin Türkiye olduğunu söyledi. Ülkede 6.6 milyonun üzerinde diyabetli bulunduğundan sözlerine ekleyen Prof. Dr. Şahin, diyabeti şöyle tanımladı: “Relatif ya da mutlak insülin eksikliği veya periferik dokularda insülin etkisine karşı gelişmiş olan insülin direnci nedeniyle ortaya çıkan pek çok organı etkileyerek multisistemik tutuluma neden olan hiperglisemi ile karakterize kronik ve geniş spektrumlu bir metabolizma bozukluğu…”
Diyabet hastalığının kronik bir hastalık olduğunu söyleyen Prof. Dr. Şahin, bu hastalığın tedavisinin olmamasına rağmen dengeli bir beslenme şekli, sağlıklı bir yaşam ve düzenli egzersiz gibi önlemler alınarak hastaların normal yaşantılarına devam etmelerinin mümkün olduğunu açıkladı. Prof. Dr. Şahin, diyabetin klasik semptomlarının iştahsızlık, halsizlik, çabuk yorulma ve ağız kuruluğu olduğunu söyledi. Prof. Dr. Şahin, diyabetin görülme sıklığının artmasının nedenini günümüz kentsel yaşam tarzının hızla artar hale gelmesiyle insanoğlunun daha az enerji harcayarak daha fazla yiyecek tüketmesine dayandığını vurguladı. Bu yaşam tarzının sonucu olarak şişmanlığın arttığını da belirten Prof. Dr. Şahin, Tip- 2 diyabetin eskiden erişkinlerin sorunu iken günümüzde daha erken yaşlarda, hatta çocukluk çağında görülmeye başladığını söyledi.
Eczacı Hatice Melis Çoşgun, konuşmasına başlarken kendisinin de 22 yıldır Tip-1 diyabet hastası olduğunu ve bu tanının 14 yaşında konulduğunu belirtti. Zor bir süreç geçirdiğini fakat kendisinin bu sürece kolaylıkla uyum sağladığından bahseden Coşgun, insülin kullanımında ciddi sıkıntıların olduğunu söyledi. Coşgun, Tip-1 diyabette hastanın ilaca başladığını fakat Tip-2 diyabette ilaçlarla başlayıp daha sonra hastanın insülin kullanmaya geçtiğini aktardı. İnsülinin 1921 yılında Dr. Banting ve tıp öğrencisi Best tarafından bulunduğunu hatırlatan Coşgun, insülin kullanımı sırasında dikkat edilmesi gereken hususları şöyle sıraladı: ‘’Yağ dokusundaki bozulmayı önlemek için her enjeksiyonda enjeksiyon bölgesi değiştirilmeli, kısa insülin iğneleri kullanılmalı, daha geniş alana enjeksiyon yapılmalı, iğne uçları tekrar kullanılmamalıdır.’’
Dr. Öğr. Üyesi. Filiz Özel Çakır diyabet tedavisinde hemşirenin izlediği yolu ‘’Hastanın hazır olup olmadığı ve herhangi bir engel durumunun olup olmadığı belirlenir. Hali hazırdaki fiziksel, duygusal veya zihinsel durumu iyi olmayabilir, bu da süreci zorlaştırır.’’ ifadeleriyle anlattı. Dr. Çakır, kan şekerinin kontrolünü sağlamak adına iyi bir diyet programı için hastanın diyetisyene yönlendirildiğini belirtti.
Yemeklerden önce ve hasta yatmadan önce hastanın kan şekeri seviyesinin değerlendirildiğini söyleyen Dr. Çakır, hastanın düzenli uyku ve beslenme programına uyması sağlandığını aktardı. Hastanın fiziksel aktiviteler yapması gerektiği konusunda bilinçlendirildiğini ve kullandığı ilaçların etkisi takip edilip insülinin uygulandığını söyleyen Dr. Çakır, hastaya diyabet tedavisine devam etmenin önemini hatırlatıp hasta ve ailesinin glukoz alımıyla ilgili bilgilendirildiğini sözlerine ekledi.
Uzman Diyetisyen Esra Efe dünya genelinde ölüme neden olan hastalıklar arasında ilk sıralarda gösterilen diyabet hastalığının genetik faktörlerden kaynaklandığı kadar fazla kilo, sağlıksız beslenme ve hareketsiz yaşam sonucu ortaya çıkabileceğinden bahsetti. Efe, “Uzun süre aç kalınmamalı” diye ekledi.
Fizyoterapist Aybüke Özmen, diyabet tedavisinde egzersizin temel taşlardan biri olduğunu, bu nedenle diyabet hastalarının gün içinde aktif yaşamaları gerektiğini belirtti. Özmen, egzersizi zorunlu halden çıkarıp keyifli bir aktivite haline getirerek gündelik yaşamın içine yerleştirmenin mümkün olacağından bahsetti. Diyabetliler için en iyi hareketin, aerobik gibi düşük şiddetli egzersizler olduğunu söyleyen Özmen, egzersize başlamadan önce mutlaka bir hekime danışılması gerektiğini vurguladı.
Öğr. Gör. Mücahit Muslu, diyabetli hasta eğitiminde yeni yaklaşımlar hakkında bilgi verdi. Muslu, Sağlık Bakanlığı tarafından geliştirilmiş beslenme ile ilgili broşürlerin okunabilirlik düzeyinin belirlenmesinden bahsetti. Muslu, “Broşürlerin okunabilirlik düzeyinin ortalama 8-9’uncu sınıf eğitim seviyesinde olması gerekmektedir.” dedi.
Teşekkür belgeleri takdim edilerek söyleşi kapandı.
Haber/Fotoğraf: Tuğçe KARAFAKIOĞLU