Cumhuriyet’in Yüzüncü Yılında ‘’Anlatının Sesleri’’ Semineri

Kastamonu Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nün gerçekleştirdiği Cumhuriyet’in Yüzüncü Yılı Seminerlerinin ikincisi ‘’Anlatının Sesleri’’ konulu seminer oldu.

Cumhuriyet’in Yüzüncü Yılında ‘’Anlatının Sesleri’’ Semineri
30.11.2023
407
A+
A-

Kastamonu Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat Bölümü’nün gerçekleştirdiği Cumhuriyet’in Yüzüncü Yılı Seminerlerinin ikincisi ‘’Anlatının Sesleri’’ konulu seminer oldu. Bilgehan Bilgili Merkez Kütüphanesi Sezai Karakoç Salonu’nda gerçekleşen seminerde Arş. Gör. Dr. Ayşe Sandıkkaya Aşır bir konuşma yaptı. Seminere Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Abdullah Aydın, Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkan Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Malik Bankır, Doç. Dr. Zeki Gürel, Doç. Dr. Gülten Küçükbasmacı, Doç. Dr. Kaan Yılmaz, Doç. Dr. Onur Hasdedeoğlu başta olmak üzere akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Seminer saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı.

Dr. Aşır, anlatıcının kurgusal dünyaya ait olan olayları nakleden kağıttan bir varlık olduğunu, gerçek hayatta bir karşılığının olmadığını ve gerçek yazar ile kurgusal dünyaya ait olan anlatıcıyı ayırmamız gerektiğini ifade etti.

Anlatıcı ile ilgili temelde iki tane görüşün olduğunu belirten Dr. Aşır,  bunların  bildirişimsel teori ve bildirişimsel olmayan teori olduğunu açıkladı. Bildirişimsel teoride yazarın bir anlatıcı kurguladığını, bildirişimsel olmayan teoride ise anlatıcının kurgulanmasının yazarın isteğine bağlı olduğunu aktaran Dr. Aşır, kabul gören görüşün bildirişimsel teori olduğunu belirtti. Anlatıcıların bazen romanların ve hikayelerin kahramanları olabildiklerini, her şeyi bilen o üstteki konumlarını bırakıp normal hikaye kişilerinden biri gibi davranabildiklerini anlatan Dr. Aşır, Ahmet Mithat Efendi’nin ‘’Müşahedat’’ eserini örnek verdi.

Dr. Aşır, her şeyi bilen bir anlatıcı için zaman, mekân engelinin olmadığını, geçmişte, gelecekte ve şimdi olacak bütün olayları bildiğini fakat bazen anlatıcının merak uyandırmak için bildiği bir şeyi bilmiyormuş gibi davranabileceğini anlattı.

Anlatıcıların kendilerini daha üst noktada konumlandırdıklarını, karakter olarak yer almadıkları ve karakter ile iletişimlerinin olmadığı eserlerin olduğunu aktaran Dr. Aşır örnek olarak Halit Ziya Uşaklıgil’in Aşk-ı Memnu eserini verdi.

Bazı anlatıcıların sadece bulundukları mekandaki olayları görebildiğini, duyabildiğini ve onları anlatabildiğini ifade eden Dr. Aşır, bu anlatıcıların sabit olan anlatıcılar olduğunu vurguladı. Dr. Aşır, anlatıcının aynı anda birden çok mekanda olabildiğini, başka ülkedeki olayları aktarabildiğini ve her yerde olabileceğini belirtti.

Okurların anlatıcılara güvenme eğiliminin olduğunu fakat anlatıcıların bazen güvenilmez olabildiklerini bilerek bir olayı veya bir durumu yanlış veya eksik yorumlayabildiklerini ve  bunun sonucunda ortaya güvenilmez anlatıcı kavramının çıktığını belirten Dr. Aşır örnek olarak Mine Söğüt’ün ‘’Beş Sevim Apartmanı’’ eserini örnek vererek sözlerini tamamladı.

Seminer soru-cevap ve toplu fotoğraf çekiminin ardından sona erdi.

Haber/Fotoğraf: Mehmet Veysi AYDIN

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.